Mansur Hikmet ile Kadın Haklarına İlişkin Söyleşi: Biz halkın Kültürünü Değiştiririz!

Mansur Hikmet ile Kadın Haklarına İlişkin Söyleşi: Biz halkın Kültürünü Değiştiririz!

MansurHikmet

 

Soru: Birçok kişi Komünist-işçi Partisi’ne yönelik “bu söyledikleriniz pek güzel ama İran gibi bir toplumda bunları gerçekleştirmek olanaksızdır çünkü halkın kültürü geridir” deyip eleştiriyor; üstelik bu eleştiriler daha “ılımlı” tonla konuşan kesimlerden geliyor. Bu eleştiriler konusunda ne diyorsunuz?

 

Mansur Hikmet: Biz halkın kültürünü değiştiririz. Toplumun yarısını kurban etmek yerine kültürünü kurban edebilirsiniz. Bu çok basit! Biz ülkedeki ilerici ve öncü insanları seferber edip örgütleriz. Biz ülkede bulunacak her kız okulu veya karışık okulun yanında lümpenleri durduracak radikal insanları yerleştiririz. Yasa çıkartırız ve bu yasaların kadınların toplumsal yaşama katılmasını güvenceye alan, kadınlara karşı kışkırtmayı önleyen ve gerici, tutucu güçlerin önünü kesen bütçeler belirleriz. Kadınların kurtuluşu ve kadın erkek eşitliğini sekteye uğratmayı, toplumun kadına suçlu gözüyle bakmasını durduracak önlemler alırız. Birileri halkın sağlığını tehlikeye attığında, insanların mutlu olmasını önlemeye çalıştığında, devlet ve ülke varlıklarını iç ettiğinde, hastanın hastaneye ulaştırılmasını önlediğinde insanlar onlara hangi gözle bakıyorsa bir kız çocuğunun okumasını engelleyen, bir kadının çalışmasını önleyen, bir kadının istediği gibi giyinip işe gitmesini önleyen birilerine de öyle bakmasını sağlarız. Biz kültürü değişime uğratırız. Kendimizi değiştireceğimize, inandığımız gerçekleri ayaklar altına alacağımıza bu kültürü değiştiririz.

 

Bu kültür nereden geliyor? O kültür de tarihsel olarak o ülkenin egemen sınıflarının kültürüdür; sermayenin karlılığına yarayan bir kültürdür, İran’da iş başında olan bu serseri lümpen takımının işine gelen bir kültürdür. Biz yönetimi değiştiririz. Kültürü de değiştiririz. Dünyanın her yerinde böyledir. Gerici geleneklere saldırmadan özgürlük getirilemez. Biz bu gelenekleri geri püskürtürüz. İran halkının yarısından fazlası, hatta kanımca ezici çoğunluğu bu gerici kültüre karşı harekette bizim yanımızda olacaktır. Gerici, arkaik bazı kesimler olursa da başka çaresi yok, söke söke buna katlanacaktır. Önünde sonunda birileri [bir şeylere] katlanmak zorundadır. Ya kadınlar [gerici geleneklere] katlanıp baskı altında kalacaklardır ya da falanca hacı bey katlanacaktır. Bu meselede biz hacı bey sen katlanacaksın diyoruz…

 

Soru: Daha iyi Bir Dünya parti programında bütün alanlara değinilmiştir: Ekonomi, siyaset, aile, ahlak, kültür vs. Demin değindiğim tartışma geleneksel olarak ekonomiye kadınların kurtuluşundan daha büyük önem atfeden geleneksel Marksist hareketler tarafından ortaya atılıyor. Siz [ekonomiye daha fazla ağırlık veren] bu görüşlere katılıyor musunuz?

 

Mansur Hikmet: Son çözümlemede kadın ekonomi alanında eşitliği sağlamadıysa, ekonomik alanda ayrımcılık varsa siyasal ve kültürel alanda da eşit olamayacaktır; son çözümlemede durum budur. Ancak bu önce kadınların ekonomi alanında [erkeklerle] eşit hale gelmesini bekleyip sonra kültürel ve siyasal haklara varmak ve burada eşitliği sağlamak gerektiği anlamına gelmez. Bütün bunlar koşut olarak ve ivedilikle gerçekleştirilmelidir.

 

Bizim politikamız şöyle: O ülkede elimiz bir yere çatar çatmaz kadınlar ve erkeklerin eşit olduğunu ilan ederiz, bütün ayrımcı yasaları lağvederiz, kadınların ve erkeklerin kültürel haklarının aynı olduğunu, kendi kaderlerini belirleme haklarının, ailedeki haklarının, yaşam alanlarındaki haklarının, çalışma yerlerindeki haklarının aynı olduğunu ilan ederiz; çalışmada, işte ve bütün alanlarda aynı eşit haklara sahip olduklarını ilan ederiz. Bunu ilan ederiz ve bu hemen yasalaşır; yasaların yavaş yavaş, tek tek çekiçlenmesini beklemeyiz; bunu ivedilikle yaparız. Devrimin zafer bildirgesi olarak bunu ilan ederiz ve o günden itibaren bu yasa haline gelir. Böyle bir şey yasa oldu mu uygulanması gerekir. Uygulanması sürecinin ne kadar zaman alacağı, fabrika müdürünün ne ölçüde buna direneceği, kaç okul müdürü veya öğretmenin buna direneceği [başka bir sorun]. Bu süreçte, bu dirençlerin üstesinden gelmek, bunları aydınlatıp deşifre etmek, bu eşitliğin pratikte gerçekleşmesi için gerekli kaynaklar ve olanakların edinilmesi zaman alabilir. Ancak bu yasayı hemen ilan ederiz ve o günden tezi yok, bir yerde bir kadının bir erkekle eşitsiz bir konumda olduğu belirlenirse, buna yol açan kişi yasaya ve birilerinin medeni haklarına karşı bir eylemde bulunmuş demektir ve yasayla karşı karşıya gelecektir. Bu yüzden bizim açımızdan bu aşırıcılık değil; doğrunun ta kendisidir. Bunun tersi olsaydı, bizi aşırıcılıkla suçlayan bu aynı ulusalcı-İslamcı hareket ABD’ye karşı falanca ülkede bağımsızlık isteğini [aşırıcılıkla itham ederdi]. Ancak hiç de öyle yapmadığını görüyoruz. Konu ulusal haklara geldi mi hiçbir şeyi aşırıcılık olarak görmüyor her şeyi istiyorlar. Konu ticari hakları oldu mu, falanca endüstri alanını kendi ellerimize almamız gerek , [yerli sermaye] falanca vergiden muaf kılınmalı dediklerinde “bunu istiyoruz, bu olmalı” demekte bir beis görmüyorlar. Ancak konu kadın haklarına gelince hepsi “efendim bunun için vakit erken, kültürümüze uymuyor” vs. vs. diyorlar. Bizim böylesi çıkarımlara karnımız tok. Biz bu çizgiyi tanımıyoruz. İşçi hakları, işçilerin ekonomik haklarında olduğu gibi: İktidara geldiğimiz gün –umarım bir gün iktidara gelebiliriz—asgari ücreti bir ailenin onunla insanca geçinebileceği düzeye getiririz; buna kim karşı çıkacaksa çıksın.

 

İlk kez 21 Şubat 2001’de Farsça yayımlandı

Türkçesi: Siyaveş Azeri

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *