İran’da Siyasi Olaylar İvmelenmiş Bir Hızla Değişiyor*

asqar-k

Asqar Karimi ile İran’da Siyasi Durum Üzerine Söyleşi

Soru: İşçilerin devam eden protestoları, halkın hükümet karşıtı eylemleri ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kanatları arasındaki daha da sertleşen çatışmalar İran’daki güncel politik gelişmelerin yeni bir safhasının başlangıcına tanıklık ediyor. Değişimlerin yönünü nasıl değerlendiriyorsunuz ve yeni önemli faktörler nelerdir?

Asqar Karimi: İran toplumu esaslı bir dönüşümün eşiğindedir. Politik çatışmalar yoğunlaşıyor ve politik olaylar ivmelenmiş bir hızda değişiyor. Rejimin kişilikleri durum değerlendirmelerini değiştiriyorlar. Sistemi korumaktaki herhangi bir umudu kaybediyorlar. Geçen aylarda İslami rejimin kanatlarının, kişiliklerinin ve çevrelerinin konsensus oluşturma çabaları birbiri ardına başarısızlığa uğradı. Artık hiçbiri durumu kontrol edemez. Reformist olarak da bilinen 2. Hordad’ın baş karakteri Hatemi, artık, destekçileri için bir rol oynamıyor. Bugünkü gelişmeler yalnızca zayıflamış konumunu daha da zayıflatacaktır. Hameney de eski bastırma ve susturma otoritesine sahip değil. Durumu kontrol etmek için, sadece muhalefeti ve protestocu halkı bastırmayı değil, aynı zamanda hükümetin kendi içindeki eleştirileri ve memnuniyetsizlikleri de bastırmayı yaygınlaştırması ve yoğunlaştırması gerektiğini biliyor. Bununla birlikte, hükümeti ve baskı güçlerini bu yetenekte görmüyor. Önceki bastırma gücünü kaybediyor. Diğer taraftan ve aynı zamanda hükümet saflarındaki kaosun sebebi olan halkın kızgınlığı, nefreti, hoşnutsuzluğu ve öfkesi daha kararlılaşıyor ve kendisini daha açık ve meydan okuyucu yollarla ifade ediyor. Dinden, Mollalardan ve İslami hükümeti temsil eden her şeyden nefret her yerde . Bu, rejimin birçok anahtar kişiliğinin ve ona bağlı ajanlarının umutsuzluğunun ve hükümet memuriyetinden uzaklaşmalarının kökenidir. Farklılıkların kendilerini ifade yolları değişiyor. İstifalar, istifa tehditleri ve açık mektuplar bir kanadın diğeri üzerindeki hakimiyetini sağlamayacaktır ve böyle sonuçları da olmayacaktır. Bunlar kaçış ve çözülüşü çabuklaştırmak için buyruklardır. Kendileri, bunu biliyorlar. Ne Aghajari’nin ne de Taheri’nin ( İsfahan Cuma vaizi liderei) açıklamaları belli bir kanadı güçlendirmek niyetindeydi. Bunlar sadece kendilerini kurtarmaya yöneliktir. Bu ciddi İslam karşıtı ve molla karşıtı iklimde, her ikisi de görüşlerinin İslam karşıtı harekete cephane sağlayacağını ve İslami hükümeti zayıflatacaklarını biliyorlar. Bugünkü koşullar altında bu gerçeklikler bu gibi dışavurumları engellemiyor. Daha da yıkıcı örnekleri beklemeliyiz. Hatemi’nin savunmacı tepkisi, Rafsancani’nin zayıf yorumları ve sağ kanadın tepkisi, halka ve de rejimin destekçilerine İslami hükümetin zayıflamış konumunu gösterdi. 9 Temmuzdan 16 Temmuz’a bir hafta içinde iki önemli gösteri tam da bu gerçekliği gösteriyor.

Soru: 9 Temmuz olaylarından bir hafta sonra, 16 Temmuz Salı günü, Tahran’da rejimin baskı güçleriyle çatışmaya yol açan bir işçi gösterisi gerçekleşti. İşçilerin bu kitlesel eyleminin karakteristikleri nedir? İran’daki diğer işçi sınıfı protestolarından farkı nedir ve işçiler için bundan hangi dersler çıkarılabilir?

Asqar Karimi: Gösteri öncekilere nazaran hem daha kitlesel hem de daha meydan okuyucuydu. Rejimin İslami Konseyleri ve “İşçi Evi” tamamen gösterinin kontrolünü kaybetti. Kanımca, bunlara rağmen, önemli olan gösterinin gerçekleştiği farklı koşullardır. Bu gösterinin önemini anlamak için, bugünkü politik durumla çarpılmalıdır. İslam Cumhuriyeti politik krizinin ve iç çatışmalarının zirvesindedir. Bir hafta önce, 9 Temmuz’da, gösteriler rejimin gerçekleşmesini önlemek için geniş çaplı çabalarına rağmen gerçekleşti. Olaylar ivmelendirilmiş hızla gelişiyor ve rejim hem içerdekiler hem de dışarıdakiler tarafından her zamankinden daha fazla istikrarsız olarak değerlendiriliyor. Bu faktörler 16 Temmuz gösterisini politikleştirdi. Gösterinin halk, rejim ve Batı tarafından algılanması bu şekildedir. Bu protestonun şimdiye kadarki diğer işçi protestolarından farklı olmasının nedeni budur ve durum üzerinde dikkate değer etkisi olacaktır. Toplanma çağrısını aslında “İşçi Evi” ve İslami Konsey’in yapmış olmasına rağmen bunların saflarından kendi saflarını ayıran işçi kitlesi anlamlıdır ve önemini arttırıyor. Eğer işçiler için bir ders varsa, o da böyle ileri düzeyde politik ve değişken durumda, güçlerini dayatarak bugünkü politik olaylar ve gelişmelerde politik bir ağırlık haline gelebilirler. Eğer bu, işçi eylemcilerinin yargısı haline gelirse kitlesel işçi hareketi hızla ilerleyecektir. İşçilerin ekonomik taleplerini dahi kazanmak için sadece örgütlenmek ve saflarını birleştirmenin yanında amaçları için kitlesel halk desteğini çekmeleri gerektiği de zihinlerinde olmalıdır. Bugünkü durumda milyonlarca insan işçi sınıfına bakıyor. İşçiler ne zaman siyaset sahnesine, bağımsız bir güç olarak, politik tutsaklara özgürlük, koşulsuz konuşma, düşünce ve basın özgürlüğü, kadın ve erkekler için eşit haklar vb. genel taleplerle girerlerse, milyonları bu taleplerin arkasına çekerler.

Soru: George Bush’un İran hükümeti ve İran’daki durum ile ilgili yakınlardaki konuşması İran’ı Kuzey Kore ve Irak’ın yanında şer eksenine yerleştiren önceki konumundan farklı.

İlk başta, ABD hükümetinin değişen konumunun nedenleri ve niyetleri nedir? İkinci olarak, Bush’un yeni konumunun rejimin kanatları ve genel olarak İran’daki siyasi duruma etkisi ne olacaktır?

Asqar Karimi: Bush’un politikası İran toplumunda gerçekleşen derin ivmelenmiş değişimlerin sonucudur. Tartıştılar ve olayların arkasında kalamayacaklarına karar verdiler. Bir dönem zikzaklar ve Afganistan ve Irak’taki durumla İran arasındaki farklılıkları göz ardı ettikten sonra Bush’un yaverleri sonunda duruma müdahale etmek ve gelişmeleri etkilemek için daha gerçekçi bir taktiğe ulaştılar. Irak ve Afganistan’ın tersine İran’da siyaset sahnesini değiştiren gelişim halinde güçlü bir politik ve sosyal hareket var. Bush, bu hareketi göz ardı edemeyeceğinin ve etmemesi gerektiğinin farkına vardı. İlk başta, kitle mücadelesini kendi istediği siyasi gelişmeleri şekillendirebilmek için İslam Cumhuriyeti’ne baskı uygulamanın aracı olarak kullanabilir. İkinci olarak, Batı’nın hesaplarını bozabilecek güçlü bir hareketi göz ardı edemez. Müdahale ederek İran toplumunda derin ve devrimci bir değişimi önlemeyi ve kontrol etmeyi hedefliyor. İran’ı “şer ekseni” olarak adlandırma taktiği sadece bütün kanatları ona karşı muhalefete yerleştirmekle ve Hameney’in avantajına olmakla kalmadı ayrıca Avrupa’yı da ABD’ye karşı muhalefete yerleştirdi ve Avrupa hükümetlerini sahnede rakipsiz bıraktı. Yeni taktik Avrupa’nın konumuyla daha uyumlu ve 2. Hordad kanadının bazı tarafları ve Batı yanlısı İslam Cumhuriyeti muhalifleri tarafından iyi karşılanacaktır. Ancak bu politika İslami hükümetin ikilemlerini derinleştirecektir. Halk, İslam Cumhuriyeti’ni devirme mücadelesini ilerletmek için her fırsatı ve olayı kullanmalıdır.

Bush’un deklarasyonu ve belli özgürlük talepleri halkın geniş istemlerinden çok uzaktadır. Kanatları “seçilmiş” ve “seçilmemiş” olarak bölerek, rejimin bir kanadını meşrulaştırıyor ve durumun radikalleşmesini önlemeye çalışıyor. Bu politika son derece gericidir. Kitle hareketi bununla ilgili herhangi bir yanılsamaya kapılmamalıdır .

Soru: Son zamanlardaki gösterilere ve özellikle bu yılki 9 Temmuz’a tepkilerde, muhalefetin bir kısmı halkın “şiddeti”nden söz ediyorlar ve buna karşı mücadele ediyorlar. Bu yorumlar hakkındaki görüşünüz nedir?

Asqar Karimi: Batı yanlısı muhalefet ve Los Angeles’daki bazı İran medyası halkın mücadelesini “şiddetli” olarak tanımladı. Halkın, hükümet binalarına ve rejimin baskı güçlerine saldırdığı yerlerde bu gruplar ve medya açıkça bunun hükümet ajanlarının işi olduğunu söyledi ve açıkça buna karşı kampanya yaptı. Bu, onların tamamen halkın mücadelesine ve hapsedilmiş nefret ve öfkelerine yabancı olduklarını gösteriyor. Sürekli İslam Muhafızlarına “Sayın Pasdarlar” diye hitap eden ve daima dişine kadar silahlı vahşi hükümete karşı halkın mücadelesini “şiddetli” diye tasvir edenler her şeyden önce kendilerini tasvir ediyorlar. Halktan uzaklıklarını tasvir ediyorlar. Devrime ve ayaklanmaya, devrimci halk tarafından tutsak evlerinin ve ordu üslerinin yıkılmasına karşı nefretlerini tasvir ediyorlar. Halkın yolundan farklı yolları olduklarını gösteriyorlar. İkinci olarak, bunu “hükümet ajanlarının işi”olarak göstermek politik bir aldatmacadır ve kınanmalıdır. Bu, aynı zamanda 1979 devrimi süresince İslamcılar tarafından perde arkasındaki işlerinden sonra da kullanılmıştı. O andan sonra Şah’ın devrilmesi çağrısında bulunmuş olan herkes İslamcılar tarafından Şah ve SAVAK’ın ajanları olarak zikredildi. Üçüncü olarak, bu, onların halkı kontrol etme çabalarıdır. Rejimin baskı makinesinin dokunulmadan kalmasını ve kendilerine transfer edilmesini istiyorlar ki geleceğin baskılarında onları tekrar kullanabilsinler. ABD’nin yardımıyla rejimin bir kısmıyla anlaşmaya varabileceklerini, iktidarı kontrol edebilmeyi ve halkı evine döndürmeyi düşünüyorlar. Umudumuz hükümetin hiç kan dökülmeden yıkılmasıdır. Ancak olayların gelişmesi öyle değil. Halk sokaklara çıkıyor. Rejim bastırıyor ve halk da taşları, sopaları ve silahları alıyor ve doğru zamanda güvenlik merkezlerine ve tutsak evlerine saldırıyor.

Gerçeklikte, bu muhalefetin ve medyanın sorunu şiddet değildir. Kendileri şiddete karşı değillerdir ve hiçbir zaman da olmamışlardır. Biliyorlar ki eğer halk güç ve silah kullanırsa ve rejimi tüm makinesiyle birlikte yıkmak için örgütlenirse halktan iktidarı tekrar geri almak onlar için zor olacaktır. Biliyorlar ki bu kez Sol güçlü, deneyimli ve olgunlaşmıştır. Bir Parti’si ve net bir programı var. Bu kez, eğer halk iktidarı ele geçirirse, derhal konseylerinde örgütlenecekler ve üretim ve dağıtımın kontrolünü ellerine alacaklar. Kamu fonlarını yeniden geri elde edecekler ve birçok yere el koyacaklar ve çok daha fazlasını yapacaklar. Bu durum, bu insanların hoşuna gitmeyecek bu yüzden “şiddet”ten konuşuyorlar. Son nokta şu ki, halk bu adamları herhangi bir durumda dinlemeyecek ve şimdiye kadar da dinlemediler.

Şüphesiz halkın mücadelesini bastırırken halkın hareketini kirletmek için İslami rejim yıkıma yol açacak, halkın arasına provokatörler gönderecek ve tetikçiler ve bombacılar gönderecektir. Halk bunlara dikkat etmelidir. Ancak elbette halkın bütününün baskı makinesine saldırısını ve derine yerleşmiş öfke ve kızgınlıklarının farklı yollarla kendisini ifadesini şiddet olarak adlandırmak başka bir şeydir. Provokatörleri ve hükümet ajanlarını önlemenin en iyi ve insani yolu, laf arasında bu muhalefetin ve medyanın ne önerdiği ne de ilgilendiği, işçilerin ve ilerici halkın örgütlenmesidir. Hiçbir şekilde, bu çağrılar durumla çakışmıyor ve yenilgiye mahkum edilmelidir. Bu, yine de, rejimi yıkma hareketine zararlı etkide bulunmadıkları anlamına gelmez. Bunlar teşhir edilmeli ve bu politikadan vazgeçmeleri için baskı uygulanmalıdır.

İran’daki siyaset sahnesindeki güncel değişimler çeşitli sınıfların hareketleri ve partileri için kendilerini ifade etmelerinin yolunu açıyor. Öğretmenler hareketi Sol ve eşitlikçi gücün iyi bir örneğiydi. Yayılan işçi hareketleri bu gelişmeyi daha da derinleştirecek ve yoğunlaştıracaktır. Şekillenen ve gelişen hareketin İran’da özgürlük beklentisi ve arzusunun derinliği rakiplerimizin hayal ettiğinden daha geniştir. İşçi-komünist partisi ve komünist işçilerin geniş saflarını içeren işçi-komünizmi hareketinin anahtar endüstri sektörlerinde radikal ve komünist işçilerin yaygın ağını örgütlemek, işçi sınıfını örgütlemek ve politik bilinçlerini yükseltmek ve işçi hareketini kitlesel protesto hareketinin önderine dönüştürmek acil görevidir. İran Komünist-İşçi Partisi’nin karşı karşıya kaldığı bir dünya iş vardır.

* Asqar Karimi, İran Komünis-İşçi Partisi Merkez Komite üyesidir.

** Bu söyleşi, WPI Briefing’in 22 Temmuz tarihli 67. sayısında yayınlanmıştır.

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *