İran Komünist-işçi Partisi’nin İslam Cumhuriyeti’ni Devirme Hareketinin Yükselişiyle ilgili Bildirisi
İran’ın birçok kentinde başlayıp yaygınlaşan gösteriler İslam Cumhuriyeti’ni devirme kitlesel hareketinin güçlü bir başlangıcıdır. Bu ansızın patlak veren, kendinden menkul bir ayaklanma değil; işçilerin yoksulluk, işsizlik, yoksulluk sınırının dört kat altındaki asgari ücrete karşı grevleri ve mücadelesinin, ulusal ölçekli öğretmenler ve emeklilerin mücadelelerinin, kadınların hak yoksunluğuna karşı sürekli mücadelesinin, öğrenci hareketinin, parasını bankalara kaptıranların protestolarının, idama karşı mücadele ve siyasal tutsakların özgürlüğü mücadelesinin, milyarder Ayetullahların hırsızlıkları ve yolsuzluklarına karşı genel mücadelenin ve halkın birçok başka alandaki yoksunluk ve ayrımcılığa karşı sürekli mücadelesinin devamıdır. Mevcut hareket bu mücadelelerin bileşkesi ve rejimin bütünlüğüne karşı geniş çaplı, kitlesel bir ayaklanma seviyesine yükselmesinin göstergesidir. “Kahrolsun Diktatör”, “Kahrolsun Hameneyi”, “Kahrolsun Ruhani”, “İslam Cumhuriyeti Yok Edilmelidir”, “Hameneyi Ar Damarın Çatlasın, Bu ülkenin Yakasından Düş”, “İslami Cumhuriyet İstemiyoruz” ve benzeri sloganlar halkın sorunun köküne el attığının ve rejimin bütünlüğünü hedef aldığının göstergesidir.
Süregiden bu protestoların önemli bir yönü yoksulluk ve yoksunluğa ve egemen kalantorların servet dağlarına karşı itirazdır. Toplum şiddetli biçimde kutuplaşmış durumdadır. Bir yanda yoksulluk ve yoksunluğun ve en çetin geçim koşullarının dayatıldığı milyonluk kitleler; öte yanda paralarını çuvallarla götüren milyarder Ayetullahlar ve yolsuz kalantorlar yığını yer almaktadır. Bu durum sürdürülemez. Milyonluk kitleler artık toplumu ezip geçen yoksulluk, pahalılık, ayrımcılık ve hak yoksunluğuna dayanamıyor ve dayanmak da istemiyor. İnsanlar, bir grup kalantorun servet biriktirip kâr etmesi için değil; yurttaşlarının gereksinimlerini karşılamak için örgütlenmiş insani modern bir toplum ve gönenç, özgürlük ve eşitlik istiyorlar. Sürmekte olan kitlesel hareketin temeli budur.
Bu hareketin karşısında rezil, bunalımlı ve baskıcı bir yönetim yer almaktadır. Ekonomik çıkmaz ve çöküş, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık, bizzat rejimin bütününe karşı kitlesel memnuniyetsizliğin yansıması olan rejimin kanatları arasındaki çekişmeler; bütün bunlar İslam Cumhuriyeti’ni cendereye sıkıştırmış durumdadır. Bu yönetim yalnızca sürekli baskı, zindan, işkence ve idamla ayakta durabilmektedir ancak bütün barbarlığına karşı “Pehlevi mezarlığı” tarzı bir suskunluğu topluma dayatamamıştır. Buna halk izin vermedi.
Tıpkı 2009, 1999 ve 1988 ayaklanmalarında olduğu gibi, bu sefer de rejim var gücüyle halkın devrimci hareketine karşı harekete geçecektir. Ancak bu sefer rejimin bu baskı politikaları etkisizleştirilebilir ve etkisizleştirilmelidir. 2009 ayaklanması deneyiminin tekrarlanmasına izin verilmemelidir. Mevcut hareket böyle bir kapasiteye ve potansiyele sahiptir. Hareketin ilerlemesi ve zaferinin bir koşulu yaygınlığı ve kitleselliğidir; bu açıdan bakıldığında sürmekte olan kitlesel hareket umut verici bir başlangıca sahiptir. Bu kez, 2009 ayaklanmasının tersine gösteriler birkaç kentte birden başladı ve kuşkusuz birçok başka kent gösterilere katılacaktır. Sosyal medya aracılığıyla haber ulaştırma ve mücadele çağrılarıyla hareketin alanını daha da genişletmek ve farklı kentlerde daha geniş kitleleri harekete geçirmek gerekir. Bu, herkesten önce toplumdaki protesto hareketlerinin aktivistleri, kurumları ve tanınmış simalarının görevidir.
Rejimi devirme hareketinin güçlendirilip genişletilmesinin bir başka koşulu da gösteriler, toplantı ve yürüyüşlerde sol, ilerici ve insancıl taleplerin ve sloganların yaygınlaştırılmasıdır. Sağ, dinci ve nasyonalist sloganların yaygınlaştırılmasına izin verilmemelidir. Halkın devrimci ayaklanmasının amacı İslam Cumhuriyeti’ni devirmektir ne var ki opozisyondaki bütün güçler devrim safında değildir. Mücadelelerin birliği, sıklığı ve gücü bütün yurttaşların insani ve evrensel haklarını ve her türden ayrımcılık ve ulusal, cinsel, etnik ve ırksal kimlikten arı bütün insanlar için gönenç, özgürlük ve eşitliğin gerçekleştirilmesini güvenceye alan sloganların, taleplerin ve ereklerin yaygınlaşmasına bağlıdır. Söylemi, çizgisi ve değerleri ulusal, dini ve etnik dogmalara bulanmış kitlesel hareketler yenilgiye mahkûmdur.
Halk kitlelerinin sürmekte olan harekette haklı, insani istek ve erekleri bulunmaktadır. 1979 İran Devrimi’nde, 2009 ayaklanmasında ve Arap Baharı adıyla anılan devrim deneyimlerinde de insanlar haklı ve insancıl talep ve ereklerle alanlara çıktı. Bu, devrimci hareketlerin ilerleyip zafere ulaşmasının zorunlu koşuludur; ancak yeterli koşulu değildir. Bir başka koşul onurlu işçi ve emekçi kitlelerin insancıl, özgürlükçü ve eşitlikçi erekleri ve ülkülerini temsil eden radikal, etkin ve siyaset sahnesinde olan, programı, siyasetleri, talepleri, erekleri ve sloganlarının halkın başına gelen yoksulluk, yoksunluk, felaket, ayrımcılık ve güçlüklerin kökten eleştirilip olumsuzlanmasının ve ayrımcılıklar ve eşitsizliklerden arındırılmış gönençli insancıl bir toplumun kuruluşunun güvencesi olduğu bir partinin bulunmasıdır. Komünist-işçi Partisi böyle bir partidir. Biz tüm gücümüz ve olanaklarımızla Horasan’dan başlayıp hızla başka eyaletler ve kentlere yayılan mevcut kitle hareketinin daha derinlikli, daha birleşik ve daha örgütlü biçimde ilerleyip insan düşmanı İslam Cumhuriyeti rejimini devirene kadar durmamasını sağlamak için çalışıp çabalayacağız.
Zafer umuduyla!
İran Komünist-işçi Partisi
30 Aralık 2017
Leave a reply