Konseyler ve “İran’da Demokrasi” Sorunu

Hamit Taqvai

Hamit Taqvai

İran’da özgürlük isteyen herkes konseyleri savunmalıdır. İran’ın son yüzyıllık tarihi ve günümüz dünyasında Soğuk Savaş sonrası koşullar parlamenter demokrasinin insanlar için özgürlük getirmeyeceğine tanıklık etmektedir. 1979 Devrimi de bir kez daha İran’da özgürlük sorununun demokrasiye değil konseylere bağlı olduğu gerçeğini vurguladı. Rejimin ölüsünün kokusunun her tarafı sardığı, tüm opopzisyon güçlerinin gelecekteki rejimin biçimini belirlemek için demokrasi ve halkoyunu anımsamaya başladığı günümüzde bir kez daha bu gerçeği herkese göstermek önem kazanmaktadır.

Demokrasi: İran Burjuvazisinin Sorunu

İran tarihinde demokrasi ve liberalizm, Meşrutiyet Devrimi döneminde kısa bir süre hariç ve burada bile dini düşüncelere bulanmış biçimde, hiçbir zaman Büyük Fransız Devrimi’nin dünyaya tanıttığı klasik anlamıyla, temsil edilmedi. Meşrutiyet önderliğindeki düşünürlerin ve devrimcilerin siyasal, toplumsal ve kültürel düzeylerde temsil ettiği sınırlı özgürlükçülük ve liberalizm bile Anayasa Eki, monarşi ve Meşruiyet’in sahneye dönüşüyle geri alındı. Parlamenter demokrasi ve genel olarak liberalizm İran’da sakat olarak dünyaya geldi. Başından itibaren din ve monarşi soluklanmasını önledi. İran’ın çağdaş tarihinin tümü bu iki gerici kurumun bazen yan yana bazen kaşı karşıya İran’daki insanların yazgılarına sultalarının tarihidir. Tüm bu dönem boyunca, gerek Pehlevi Hanedanı zamanında gerek İslam Cumhuriyeti iktidarı süresince iktidarın siyasetinde yeri olmayan şey sınırlı liberal anlamında bile olsa insanların medeni ve siyasal özgürlükleridir. Çağdaş İran tarihinde meclis ve parlamenter demokrasi egemen istibdatın makyajı olmak dışında bir rol oynamamıştır. Şah döneminde böyleydi, şimdi de böyle ve İran’ın siyasal sahnesinin başoyuncuları din veya monarşi, tanrı veya gölgesi oldukları sürece durum böyle olacaktır. Bu her iki kurum son çözümlemede özgürlükle çelişki içindedirler.

Konseyler: İran’da Demokrasinin Toplumsal Eleştirisi

79 Devrimi demokrasi sorununa karşılık olarak İran toplumuna başka bir yol önerdi: Konseyler. 79 Devrimi’nde, Toprak Reformu’ndan sonra büyük bir toplumsal güce dönüşen işçi sınıfı siyaset alanına girdi ve konseyler bayrağıyla burjuvazinin karşısında yer aldı. 79 Devrimi ve sonrasındaki gelişmeler çağdaş İran tarihindeki bütün olaylardan çok daha açık bir biçimde köhnemiş “monarşik demokrasi” veya “dini demokrasi” bayrağını taşıyan İran burjuvazisinin özgürlükle bir ilgisi olmadığını ve tam karşısında yer aldığını gösterdi.

Konseyler sloganı İran toplumunda tartışılmaya başladığından ve kısa bir süreliğine olsa bile Devrim’in gücüyle çeşitli düzeylerde gerçekleştiğinden beri İran halkı arzuladıkları özgürlükleri ortaya atmak, siyasal görüşlerini ifade etmek ve siyasal yazgılarını belirleme yönünde siyasal denetimlerini ve istençlerini uygulamak ve halkı savunduklarını dile getiren siyasal güçlerin ve partilerin özgürlükçülüklerini ölçmek için yeni bir bayrağa ve yeni bir ölçüte dönüştü. Konseyler sloganı ve isteğinin geniş ölçekte ortaya atılması İran’daki demokrasi çıkmazını kırdı, bütün siyasal yaşamları boyunca tek becerileri Batı liberal demokrasisine monarşi veya dini kılık uydurmak olan ve günümüzde bile gerek yönetimde, gerek muhalefette (veya arada bir yerde!) bundan başka birşey yapmayan tüm siyasal hareketlerin ve partilerin ipliğini pazara çıkardı. 79 Devrimi konseyleri ortaya atarak yalnızca kaba dinsel-monarşik görünüşteki demokrasiyi değil Batı demokrasisini de temelden eleştirdi ve rafa kaldırdı.

Konseyler halk tarafından öylesine benimsendi ve halk arasında öylesine etkiliydi ki İslamcı karşı-devrim bile kolluk kuvvetlerini İslami Konseyler olarak adlandırmak durumunda kaldı. Devrim ve devrimle birlikte konseyler ve konsey hareketi yenilgiye uğratıldı. Ancak tarihin çarkını geriye döndürmek veya tarihi silmek olanaklı değildir. Konsey İran’daki özgürlükçülük hareketinin son sözüdür. Canlı deneyiminde ve belleğinde konseylerin oluşumunda ve konsey yoluyla doğrudan iradesini uygulamaya kadar ilerleyen bir toplumda insanların özgürlük beklentisini dar parlamenter demokrasi çerçevesiyle sınırlamak olanaklı değildir. İran’da özgürlüğe giden yol konseylerden geçmektedir.

Yeni Dünya Düzeni’nde Demokrasinin Yozlaşması

İran’daki özgürlük mücadelesi konseyler sınırına kadar ilerledi ve bu siperinden ancak ileriye doğru adım atabilir. Bu gereçeğe karşın günümüzde halkın rejim karşıtı ve özgürlükçü mücadelesinin baskısıyla demokrasiyi ve halk oylamasını anımsayan bazı güçlerin yıpranmış ve sınavını vermiş parlamneter demokrasi bayrağıyla ortaya çıktıklarını görmekteyizdir. Bu, son çözümlemede ilişkili, biri İran düzeyinde biri uluslararası ölçekte gerçekleşmekte olan iki olgudan kaynaklanmaktadır.

İran ölçeğinde 24 yıldır sürmekte olan son derece insanlık karşıtı, barbar İslami diktatörlük monarşik parlamenter demokrasinin boy göstermesine meydan vermektedir. Beterin beteriyle korkutulan halkın betere razı olmasını ummaktadırlar. Bir kez daha özgürlük adı altında monarşiyle din arasındaki güç alış verişi maskaralığını yineleyebileceklerini sanmaktadırlar. İslami parlamentoyu götürüp yerine monarşik parlamentoyu getirebileceklerini düşünmektedirler.

Öteki etmen, böylesi ipliği pazara çıkmış bir senaryoyu gerçekleştirebilir gösteren uluslararası koşullardır. Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Soğuk Savaş’ın son bulmasıyla sözcüğün 20. yüzyıl anlamıyla demokrasi, serbest piyasa, sermaye ve sermayenin karlılığı koşullarının insanların yazgılarına koşulsuz egemenliğini kurma anlamıyla demokrasi Amerikan dış siyasetinin son sözüne dönüştü. Böyle bir demokrasi, yerli monarşist-dinci demokrasi severlerin yorumuna gerek kalmaksızın, İslam Cumhuriyeti’nin “demokrat” muhalefetine ve yönetim içi “reformcular”a yakıştırılan kılıktır. Bu kılığı hem Hatemi ile Genci beğeniyor hem de Daryuş Hümayun ile Rıza Pehlevi. Bir yandan Vilayet-i Fakih Cumhuriyeti insanları yaşamlarından bezdiriyor öte yandan Soğuk Savaş fatihi demokrasi, kültürel relativist ve özgürlükçülüğün son şaibelerinden de arındırılmış demokrasi meydanda tek başını at koşturuyor. İran burjuvazisi bütün siyasal yaşamı boyunca Batı parlamenter demokrasinin bayrağını yükseltme becerisini gösteremediyse de öyle görünüyor ki bugün Genci ve Soruş gibilerin bile kişiliğinde bu rolü yerine getirmeye kendini hazır görmektedir. Bunun nedeni İran burjuvazisinin monarşinin peleriniyle dinin abasını bırakması değil Soğuk Savaş sonrası Yeni Düzen’de Batı demokrasisinin dine ve monarşiye yer açmış olması, tüm dünyanın gerilemesidir. Demokrasi İslam Cumhuriyeti’nden çok devrimden korkan güçlerin gelecek yerine İran’daki insanlara yutturmak istedikleri geçmiştir. Bu, açık bir gelecek yerine insanlara müjdeledikleri geçmiştir.

Konseyler ve İran’ın Gelecekteki Yönetimi

Ancak İran halkı bir kez daha bu yerli ve uluslararası demokrasi oyununun oyuncağı olmaya yazgılı değildir. 79 Devrimi’nde konseyleri yaygınlaştıran sınıfın partisi olan Komünist-İşçi Partisi buna izin vermeyecektir. Konsey hareketi İran’da özgürlüğe giden yolu aydınlattı ve özgürlükçülere gösterdi. Bu hareketin mirasçısı, bu hareketin bayrağını taşıyan bizim partimizdir. Partimizin programında ve edebiyatında konsey hareketi kimliğine kavuşmuş canlılığını korumuştur. Demokrasi severler insanların temel hak ve özgürlüklerinin yanından sessizce geçmişler veya bu kavramları yurt, din, toprak bütünlüğü, bağımsızlık vb. gölgesinde bırakmışlardır. Partimizin programındaysa bu özgürlükler açıkça tanımlanmış ifade edilmiştir. Bu özgürlükler ancak konseyler yoluyla gerçekleştirilebilir. Konseyler insanların siyaset, yönetim ve yürütme alanlarında görüşlerini, oylarını ve iradelerini doğrudan uygulayabilmelerinin güvencesidir. Bu anlamda en ideal ve en özgürlükçü biçiminde bile bireyin görüşünü ve iradesine birkaç yılda bir başvurulan bir oya indirgeyen liberal demokrasinin derin, temel eleştirisidir.

Günümüzde Sağ güçler ve partiler İslam Cumhuriyeti’nin yerine gelecek yönetim biçimini belirleme konusunda demokrasi, referandum ve halkoyuna başvurmaktan dem vurmaktadırlar. Bir kez daha, geçmişte olduğu gibi, ipliği pazara çıkmış parlamenter demokrasi bayrağını, eski geleneklerine ve Yeni Dünya Düzeni modasına uygun olarak seyreltilmiş monarşiye veya dine bulaştırarak, İran’da özgürlüğün “çıkış yolu” olarak ortaya çıkarmışlardır. Ancak 79 Devrimi’ndeki işçiler, halk yığınları ve partileri, Komünist-İşçi Partisi, öteden beri programlarında konseyler olmaksızın özgürlüğün ve halkın kendi siyasal yazgısını eline almasının boş bir slogandan başka bir şey olamayacağını dile getirmişlerdir. Partimizin İran’da gelecekteki yönetimin biçimi sorusuna yanıtı Sosyalist Cumhuriyet’tir. Bu düzenin temellerini halk konseyleri oluşturuyor. Sosyalist Cumhuriyet bir konseyler düzenidir, bu düzenin oluşmasıyla 79 Devrimi’yle başlayan konseyler hareketi zaferine ulaşacaktır ve ister Batılı ister dinsel veya monarşik biçimde olsun demokrasi sonsuza dek tarihin müzesine yollanacaktır. İran’daki bütün özgürlükçüler Sosyalist Cumhuriyeti savunmalıdır.

İlk kez İKİP yayın organı Enternasyonal Haftegi’nin 31 Ocak 2003 tarihli, 144. sayısında Farsça yayımlandı.

Hamit Taqvai İran Komünist-İşçi Partisi Merkez Komitesi Başkanı’dır.

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *