İran İslam Cumhuriyeti’nin Sahte Seçimi ve Sağ Kanadın Kadife Darbesi

 

Ahmedinecad’ın “seçilmesi” ile İran İslam Cumhuriyeti’nin sahte cumhurbaşkanlığı seçimi, seçime karşı koyan ve teşhir eden İran halkının geniş çoğunluğu için değil fakat rejimin bütünü ve herhangi bir biçimde seçimlere katılmayı savunanlar için rezilce sonlandı.

Ahmedinecad’ın “seçilmesi” İran’da büyüyen devrimci hareket karşısında rejimin yetersizliğini ve çaresizliğini temsil ediyor. Rejimin en gerici merkezi, Rafsancani’nin kitlesel hareketi geriye itemeyeceği ve hükümetin krizini hafifletemeyeceğine ilişkin doğru bir değerlendirmeyle fakat kendi Hizbullah adayının bunu başarabileceği boş yanılsamasıyla onu iktidara getirdi. Bu, sağın aşırı kanadının en aptalca türden darbesi gibidir. Bu, darbe gibidir çünkü rejimin Hizbullah kanadının iktidarı kendi ellerinde yoğunlaştırmasına ve protesto eden halkın açık ve çıplak bastırılmasına geçmeye yönelik acil bir adımıdır. Bu aptalcadır çünkü nesnel siyasal durum bu kanadın bunu yapmasına izin vermeyecek aksine ona karşı güçlü bir tepki oluşturacaktır. Eğer sağ kanadın ve “reform” ve “evrimci değişim”e başvurmadan çıplak, açık ve doğrudan bastırma politikasının toplumu sindirmede herhangi bir şansı olacak olsaydı, 2 Hordad’a, diğer bir deyişle reformcu kanada önceden hiçbir gereksinim olmazdı. Bugün bu korunak gözden düşmüş ve tüm değerini kaybetmiştir; dahası rejimin zor kullanma yeteneğini zayıflatmaktadır. Bunu bütünüyle çok iyi biliyorlar. Ancak, başka seçenekleri yoktur. Tankları yürütme ve silahların kullanımı yerine oy düzenbazlığıyla gerçekleşen rejimin Hizbullahlarının kadife darbesi güç gösterisinden ziyade bir çaresizlik hareketidir.

Şimdiye kadar bir süredir rejimin kendi saflarını düzene sokamamasıyla kanatlar arası çatışma rejimin bir parçası olmuştur. Hizbullahlarının zorlamasıyla tanınmayan bir adayın diğer bilinen adayların önüne geçmesi sonucu rejimin saflarında daha derin bölünmeler ve çatlaklar olacaktır. Bununla beraber, rejim bütün çetelerini Ahmedinecad’a boyun eğdirmek için kanatlar arası çatışmayı çözebilecek olsa da toplum ona dayanamaz. Bu kesindir. Hükümetin krizi seçimle başlamadı ve onunla da sona ermeyecektir. Derinleşecek ve daha da belirgin olacaktır. Rakiplerince faşist ve Taliban olarak adlandırılan, apaçık ve rezilce bir oy sahtekarlığıyla “seçilen” bir cumhurbaşkanı İslami rejimin kesinlikle meşru olmadığını net bir biçimde göstermektedir. Gerçekte, meşruiyet getirmesi gereken “seçim” halk tarafından bir sahtekarlık ve dev bir yalan olarak teşhir edildi. Seçim sandığından çıkarılan Ahmedinecad da rejimin kendi safları arasında bile meşruiyetten yoksundur. Bu seçim şakasıyla, kurtuluşu arzulayan ve zafere yaklaşan halk karşısında rejim daha da yalıtılacak, gözden düşecek, dağılacak ve zayıflayacaktır.

“Seçim”in diğer bir sonucu İslami sistemin bütünü ve onun sözde reformcu ve nasyonalist-İslamcı opozisyonu karşısında devrim saflarının genişlemesi, radikal ve devrimci siyasetlerin artan meşruiyetidir. İslami rejim iktidardayken, seçimlerin ve referandumların boş uygulamalar ve İslami rejimin reformunun gülünç olduğu apaçık olmuştur. Bu “seçim”le, devrim ve radikal değişim dışındaki başka bir yolla durumu iyileştirmeye ait son yanılsamalar ve umutlar kaybolmuş ve halk içinde sol ve radikal perspektif zemin kazanmıştır. “Seçim” ve onun acınak sonuçları devrimci fikirlerin ve geniş bir toplumsal ölçekte İran Komünist-İşçi Partisi’nin öncü siyasal parti olarak güçlenmesinin ve ilerlemesinin koşulunu yaratmıştır.

 

İran Komünist-İşçi Partisi işçi sınıfını ve İran halkını İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı özgür, eşit ve insancı bir toplum için devrimi gerçekleştirmeye çağırmaktadır.

Özgürlük, Eşitlik ve İşçi Yönetimi!

Yaşasın Devrim!

Sosyalist Cumhuriyet İçin!

 

İran Komünist-İşçi Partisi 25 Haziran 2005

 

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *