Basın Organlarına, İnsan ve Kadın Hakları Savunucusu Örgütlere 10 Aralık’ta Oslo’da Nobel Ödülü Komitesi Merkezi Karşısında Protesto Gösterisi!
Biz İslam ve Dini Yönetim İstemiyoruz, Özgürlük ve Eşitlik İstiyoruz!
Bu yıl Nobel Barış Ödülü İran’dan Şirin Ebadi adlı bir kadına verildi. Ödülü kazanmasının açıklanmasıyla eşzamanlı sunulan bildiri ve Bayan Ebadi’nin kendisinin basın toplantısında vermiş olduğu beyanat bize göre Nobel Ödülü Komitesi’nin, Avrupa Birliği’nin yöneticileri ve yurtdışında reformist olarak tanınan ve başını Cumhurbaşkanı Hatemi’nin çektiği İslam Cumhuriyeti’nin bazı ögelerinin eşgüdümlü siyasetlerinin göstergesidir. Gerek Nobel Komitesi bildirisinde gerek Bayan Ebadi’nin söyleşilerinde dile getirdiğine göre bu ödülün verilmesiyle izlenen erek “insan hakları ile İslam dünyası arasında çelişki bulunmadığını göstermektir.” Bu doğrultuda Şirin Ebadi “Müslüman bir kadın” olarak bu siyaal ereğin örneği seçilmiştir. Nobel Komitesi ile Şirin Ebadi’nin siyasal ereği kamuoyuna İran’daki yönetim içi çekişmelerin çözümü olarak daha az şiddetli bir İslam görüntüsü sunmak ve siyasal İslam’ın çabalarını denetim altına almaktır.
Biz bu siyasal ereklerden dolayı gerek Nobel Komitesi’ni gerek Avrupa Birliği’ni protesto ediyoruz. Biz hiçbir şekilde Şirin Ebadi’yi İran’daki kadınların ve insanların temsilcisi saymıyoruz. Biz İslami yasaların insan haklarıyla bağdaşmadığını savunduğumuz gibi siyasal İslam’ı insanlara, özellikle de kadınlara karşı terörizm ve şiddet kaynağı olarak sayıyoruz.
Nobel Komitesi’nin insan haklarıyla barıştırdığı İslam, Şirin Ebadi’nin esas olarak ödülü hakettiğini düşündüğü Hatemi hükümeti altı yıldır tehdit ve şiddete başvurarak İran’da insanlara hükmetmektedir. Biz defalarca Hatemi’nin reformist olmadığını ifade ettik. Hatemi’nin başkanlığı döneminde onlarca kadın recm cezasına çarptırılıp taşlanarak öldürüldü. Hala kadınların başları zorla örtülmektedir. Bay Hatemi’nin devletinin yasalarına göre 13 yaşındaki bir kız çocuğu evlendirilebilir, yoksulluğun baskısıyla süpermarketten bir kutu süt çalanın eli kesilebilir. Hatemi hükümeti, kendisinin açık beyanatına göre, Lübnan’da Hizbulah’ın ve Irak’taki İslamcı teröristlerin en büyük destekçilerindendir.
10 Aralık Nobel Barış Ödülü’nün Şirin Ebadi’ye verileceği gündür. 9 ve 10 Aralık tarihlerinde Oslo’da protesto gösterilerimiz olacaktır. Biz Nobel Barış Komitesi’nin bildirisini ve bu ödülün ardındaki siyasetleri protesto ediyoruz!
İran’ı “İslami toplum” nitelendiren, İran, Irak ve öteki İslamzede ülkelerin kadınlarını “Müslüman kadınlar” olarak adlandıran Nobel Barış Komitesi’nin bildirisine karşı protesto mektubu yazıp 1000 üzerinde imza toplayarak bu betimlemeye karşı olduğumuzu bildirdik. İran ve Irak’taki özgürlükçü birçok kadın bu mektubu imzaladı, ABD ve Kanada’dan Hollanda, Almanya ve İtalya’ya kadar birçok özgürlükçü kişi bu mektubu imzalayarak bizimle dayanışma içinde olduğunu ifade etti.
Biz dünya İslami ülkeler ve öteki ülkeler diye ikiye ayrılamaz diyoruz. Din ve gerici siyasal İslam hareketinin İslamzede ülkelerdeki milyonlarca kişinin yaşamına müdahalesinin bu ülkelerdeki insanların kültürü, kimliği ve isteği sonucunda değil bu bölgelerde halkın bastırılıp geriye çekilmeye zorlanması sonucudur diyoruz. Siyasal İslam ve İslami yönetimler temelde bu ülkedeki kadınlara ve halka yönelik terör uygulayarak ayakta duran terörist gruplar ve hareketlerdir. İslami yönetimlere karşı bu yönetimleri devirip dinin insanların yaşamına müdahalesine son vermek, dini eğitim ve yönetim işlerinden bütünüyle ayırmak isteyen bu ülkelerdeki milyonların engin nefreti yer almaktdır. Bu durum özellikle İran’da açık biçimde görülebilir.
İran’da kadın eşitlik hareketi Ortadoğu bölgesindeki en ilerici ve en güçlü hareketlerden biridir. Bu hareket ne İslam’ın ne de İran İslami rejiminin reforme edilmesini istememektedir. Bu hareket ve İran’da ayağa kalkmış kadınlar dinin yaşamlarına müdahalesinin sona ermesini istemektedirler. Bu anlamda Nobel Barış Komitesi’nin bildirisi bu harekete ve biz kadınlara açık bir hakarettir. Bu hareket varolmasaydı bile 21. Yüzyıl’da dinin ve İslami bir yönetimin insanların yaşamına müdahalesini savunmak bu bölgedeki insanlara yönelik ırkçı, gerici bir davranış olurdu ve bizler tarafından mahkum edilirdi. Bizim açımızdan kadın hakları evrenseldir. Şirin Ebadi’nin seçilmesi yalnızca bizlere değil dünya çapında kadın eşitlik hareketi ve genelde eşitlikçi bütün insanlara bir hakarettir. Dünya 21. Yüzyıl’daki simgesinin dini bir yönetimi savunan bir kadın olmasını kabul etmemelidir.
Nobel Barış Komitesi görünürde bir kadını, üstelik İranlı bir kadını seçerek kadınlara ve Ebadi’nin “insan hakları” mücadelesine saygı göstermek niyeti taşıyor. İran’daysa insanların bu projeyi aşmaları bir haftayı bile bulmadı. Şirin Ebadi’nin bu süre içinde İran halkına ve dünya kamuoyuna sunduğu sözler şunlardı: İslam insan ve kadın haklarıyla çelişmiyor. İslam dostluk ve dayanışma dinidir ve sizin yaşamınıza müdahaleyi sürdürebilir. Ebadi İslami yönetimin parlamentosunu savundu, İslam Cumhuriyeti’nin ıslah edilebilirliğinden söz etti. O İslam’ın daha iyi bir yorumunu savunmaktadır. İslam Cumhuriyeti Tahran’da gencecik insanları sokakta asarken, bazılarının elleri ve ayaklarını keserken, tecavüze karşı kendini savunurken bir adamı öldüren Afsaneh Noruzi adlı kadını idam etmek isterken Şirin Ebadi insanlara durmalarını ve Kuran’ın daha iyi bir yorumunu beklemelerini salık veriyordu.
Nobel Barış Komitesi’nin perde arkasındaki mesajı buydu, Komite’nin Şirin Ebadi’yi seçmesi nedensiz değil. Şirin Ebadi ve bağlı olduğu ulusal-İslami hareket yıllardan beri İran’da ve öteki İslamzede ülkelerde bu sözleri yineliyorlar. İran kadınları ve halkı İslami rejim istemiyorlar. Irak, Afganistan, Nijerya ve siyasal İslam’ın şiddetine maruz kalan ülkelerin kadınları İslam istemiyorlar.
Batı Devletleri ile Avrupa Birliği şimdilik İslami rejimin gitmesini istemiyorlar. Nobel Barış Ödülü’nün siyasal mesajı budur. Yüzyılın en fşist yönetimlerinden biriyle, karnesinde işkence, idam, recm ve zindanın bolca bulunduğu bir rejimle ekonomik ve siyasal ilişkilerini gerekçelendirmek için siyasal ve ahlaki bir gerekçeye ihtiyaç duyuyorlar. Bu gerekçenin adı rejimin reforme edilebilirliği ve insanları oyalayarak rejimle anlaşabilme olasılığıdır.
Dünyadaki bütün ilerici, ikadın ve insan hakları savunucusu örgütleri bizi desteklemeye çağırıyoruz. İslami yönetimi devirmek isteyen bizleri, İslam ve Kuran’ın daha iyi ve daha yumuşak bir yorumunu istemeyen bizleri, kadın haklarının evrenselliğini savunan, mücadelemizi Avrupa ve Amerika ve tüm dünyadaki kadınların mücadelesiyle dayanışma içinde gören bizleri destekleyin. Bizim açımızdan dinin kadınların yaşamına müdahalesine son verilmelidir. Din ve devlet işleri ayrılmalıdır. Bunlar ilerici insanların yüz yıl önce haykırdığı ve belli ölçülerde gerçekleştirebildikleri sloganlardır. Batı Devletleri rengarenk kültürel rölativizm savlarını bir yana bırakmalı, siyasal İslam’a desteklerine son vermeli ve İslamzede ülkelerinin kadın ve insanlarına bakarken ırkçı gözlüklerini çıkarmalıdırlar. Nobel Barış Ödülü 15 Şubat’ta Amerika’nın Irak’a saldırısına karşı eylemi düzenleyenlere verilmeliydi; şu anda Irak’ta özgürlük için mücadele eden kadınlara, tüm dünyada kadına ve insana yönelik vahşet, baskı ve yoksulluğa karşı savaşanlara verilmeliydi.
Bizimle Oslo’ya gelin ve İran’ın tutsak insanlarının, aylardır ücretleri ödenmeyen işçilerin, cinsel apartheid ve İslami tesettür esiri kadınların, kültürel özgürlük isteyen gençlerin sesini dünyaya duyurun. Bizimle İran, Irak ve Afganistan’daki kadınların haklarını savunun ve bütün dünyadaki kadın özgürlüğü hareketini destekleyin.
İran Kadın Özgürlüğü Örgütü Yurtdışı Temsilcisi ve
Recme Karşı Uluslararası Komite’nin Koordinatörü Mina Ahadi
14 Kasım 2003
Leave a reply