Radyo Enternasyonal’in Mansur Hikmet’le Komünist-İşçi Partisi
Üçüncü Kongre Tartışmaları konusunda söyleşisi
Azer Macedi: Komünist-İşçi Partisi’nin üçüncü kongresi niçin aleni biçimde gerçekleştirildi, niçin bütün opozisyon örgütlerinden birçok konuk bu kongreyi izlemek üzere davet edildi?
Mansur Hikmet: Bütün siyasal partilerin kongreleri aleni olmalıdır. Siyasal partiler aleni olgulardır, kongreleri de aleni olmak zorundadır. Üstelik aleni olmakla kalmıyor, işin aslında radyo ve televizyon da partilerin kongrelerini canlı olarak halka sunmalıdır. Kongre tartışmalara yakından tanık olmak isteyenin katılıp konuşulanları dinleyebildiği bir yerde gerçekleşmelidir, tıpkı bir ülkenin parlementosuna gidip tartışmaları izleyebilmek gibi toplumun önemli partilerinin kongrelerinde de böyle olmalıdır. Komünist partilerin yeraltı faaliyeti seçmelerinin veya bu gibi oturumları gizli yapmalarının nedeni baskıcı rejimlerin polis ve ordu baskısından, devlet terörizmi vs.den kaynaklanmaktadır. Yoksa bu etmenleri ortadan kaldırdığımızda her hangi komünist bir partinin kongresi de halkın elinin altında olmalı ve insanların ondan haberdar olmaları gereklidir. Bu genel bir olaydır ve genele açık olmalıdır. Komünist-İşçi Partisi sorunları yalnızca kendisini ilgilendiren küçük bir kuramsal veya propaganda topluluğu değildir. Ülkenin önemli siyasal bir partisidir, bu partide gerçekleşen bir olay, örneğin bir kongre, genel bir sorundur ve genelin buna ulaşabilmesi gerekmektedir.
Azer Macedi: Ancak bunun İran opozisyonu arasında bir tabu yıkıcılık olduğunu kabul ediyorsunuzdur. Çünkü şimdiye değin opozisyon örgütlerinin kongrelerini veya örgütsel konferanslarını alenen bildirmek gibi birşey olmamıştı.
Mansur Hikmet: O opozisyonu bırakın, biz bu opozisyonun yolunu izleyecek olsaydık İslam Cumhuriyeti’ne karşı zaferden veya özgür bir toplumdan tek bir söz edemezdik. Bu, elden ayaktan düşmüş, etkisiz, ölgün ve marjinal bir opozisyondur. Bizim hareketimizin, işçi komunizmi hareketinin tarihinin önemli bir bölümü İran opozisyonuna egemen olan baskıcı rejimlerce dayatılan geri kalmış geleneklerden ayrılmaktı. Bizim bu opozisyonun örneklerini onaylamadığımız, her zaman eleştirdiğimiz ve ondan uzaklaştığımız açıktır.
Azer Macedi: Bunun anlamı kongrede kayedilen görüntülerin videoları ve bantlarının halka ulaştırılacağı mıdır? İnsanlara İran’da bu kayıtlara ulaşabilecekler mi?
Mansur Hikmet: İslami rejim, propaganda bakanlığı, reformcular vs. halkın bu gibi kayıtlara ulaşmalarına razı olurlarsa kesin olarak her kesin eline ulaşacaktırlar! Biz kesinlikle bu kayıtları çoğaltıp çeşitli topluluklara ulaştıracağız. Bunları çeşitli yollardan İran’da dağıtacağız. Ancak baskı rejiminde gidip bu kayıtları bulma işinin bir bölümünün de insanların kendilerine kaldığı ortadadır.Çünkü bu tartışmları ne yazık ki Birlik Güçlendirme Derneği oturumlarının kayıtları veya Hameneyi’nin Cuma hutbeleri gibi sokak başında satamayız. Ancak bu kasetlerin yaygın biçimde İran’da bulunabilmelerini sağlayacağız, öyle ki bir adım atan kişi bulabilsin.
Azer Macedi: Gerçi biz Radyo Enternasyonal’den bunların bir kısmını yayımlayacağız… Komünist-İşçi Partisi’nin bu koşullarda kongresinin önemi nerededir?
Mansur Hikmet: Komünist-İşçi Partisi’nin üçüncü kongresi İran’da yükselmekte olan belirleyici siyasal bunalımdan önce gerçekleşen bütün Parti’nin bence son büyük yasama ve karar verme oturumuydu. Bundan sonraki kongre büyük olasılıkla İslam Cumhuriyeti’nin yazgısının belirlenmesinden sonra olacaktır. Bu yüzden kongre İran Komünist-İşçi Partisi’nin İran’ın geleceğinde, İran’da siyasal erkin geleceğinde, İslam Cumhuriyeti’nin devrilme sürecinde İran toplumunun yazgısının belirlenmesinde ve ondan sonra oluşması gereken toplumun ve yönetim biçiminin ortaya çıkmasındaki rolü üzerinde yoğunlaşttı. Kongre Parti’nin hazırlıklı olduğunu duyurmak, İran toplumunun yazgısını belirlemede Parti’nin görevini yerine getirebilmesinin temellerini yeterince oluşturabilmek için bir platform görevi gördü.
Azer Macedi: Bu kongrede bir kaç önemli bildirge onaylandı. Bunlardan biri siyasal durumla ilgiliydi, kısaca bu bildirgenin hangi konulara eğildiğini açıklayabilir misiniz?
Mansur Hikmet: Enternasyonal Haftegi’de bizim tartışmaları izlemiş olanlar için bu bildirgede yeni birşey yoktu. Bu anlamda bizim siyasal duruma ilişkin yorumumuzu ve çıkarımlarımızı dile getiriyordu. Bizim görüşümüze göre İslam Cumhuriyeti siyasal, ekonomik ve kültürel nedenlerden dolayı ayakta kalamayacaktır. Bu yönetimin ömrü tükenmiştir, gidicidir. Bu gidişin hangi aşamalardan geçeceği konusuysa başka bir tartışma. Bu yönetim süremeyecek, yıkılması ve yerine neyin geleceği üzerine mücadele başlamış durumda. Komünist-İşçi Partisi bu gücün sol, işçi komünisti olması gerektiğini, özgür, eşit, insancıl toplumun yalnızca işçi komünizmi ve sosyalist alternativin eliyle kurulabileceğini düşünüyor. Biz sosyalist bir cumhuriyet için mücadele ediyoruz, siyasal duruma ilişkin raporun tartıştığı konunun temeli buydu.
Azer Macedi: Orada ortaya çıkan bir başka önemli bildirge hakkında sizin kouşma yaptığınız mevcut durum ve Parti’nin özel konumu ile ilgiliydi. Bu bildirgenin temel noktaları nelerdi?
Mansur Hikmet: Kısaca söyleyeceksem İslam Cumhuriyeti gidicidir. Yönetimin reformcu kanatlarının ömrü yönetimin kendisi kadardır. İslam Cumhuriyeti yoksa onun reformcu kanadının da bir anlamı kalmaz. Şu anda yönetimin reformcu kanadını temsil eden taraf İran’ın geleceğinde bir güç olmayacaktır, görevi İslam Cumhuriyeti’yle birlikte son bulacaktır. Onların reforme uğratacakları bir İslami yönetim olmalıdır.Sonuç olarak İslam Cumhuriyeti’ni korumak isteyenler İslam Cumhuriyeti’nin devrilmesiyle birlikte görevleri sona erer ve toplum içindeki konumları hızla marjinalleşir.Başka güçler ortaya çıkacaktır.Komünist-İşçi Partisi toplumun solunu teslim ediyor, açıkça pro-Batı olan eski rejimin yandaşları (monarşistler), milliyetçi hareketler, cumhuriyetçiler toplumun sağ kanadını temsil edecektir. Sağ ve solun mücadelesi ülkenin yazgısını belirleyecektir. Bildirge solun kazanabileceğini dile getirmek istiyordu. Uzun, çetin bir yoldur ancak bu zafer elde edilebilir. Komünist-İşçi Partisi uzun bir süreden sonra dünyanın önemli bir ülkesinde komünizmin yeniden yükselişinin bayrağını taşıyabilir. Yalnızca İran’da değil bütün dünyada komünizmin yazgısı İran halkının bu hareketinden dolayı etkilenebilir. Yirmi birinci yüzyılın başlangıcı yirminci yüzyılın bşlarına çok benzeyebilir.
Azer Macedi: Bu konuşmanız kongrede bulunanlar tarafından oldukça sıcak biçimde karşılandı, işçi komünizmine açılan bir pencereden söz ettiniz. Bu benzetmeyle neyi kastediyorsunuz?
Mansur Hikmet: Birincisi eldeki bu fırsatın sınırlı olduğunu, bunun sonsuza dek sürmeyeceğini dile getirmek istemiştim. Bu büyük bir kapı değildir. Zafer kesin değil, zorunlu değil, kaçınılmaz değil. Tarihsel bir fırsat söz konusu, Parti’nin tek tek bütün bireylerinin zamanında ve ilkesel eylemlerinin belirleyici önemi konusunda Parti’ye çağrıda bulunmak istedim.
Komünistler, genelde, geleneksel olarak zaferin kaçınılmazlığı sloganıyla hareket etmişler: “İşçiyiz, kazanacağız.” Biz bu zorunluğa inanmıyoruz. Her zafer için savaşmak gerektiğini düşünüyoruz. Kazanmak, kaybetmek, ikisi de olasıdır.İran solu için Komünist-İşçi Partisi’nin zaferi üzerinden elde edilmiş bu fırsat sınırlı ve belirlidir. Bu kullanılmazsa otuz yıl daha elden gider. Bu fırsatı tanımak, bundan yararlanmak anlamında açılan bu pencereden söz ettim, fırsatı tanımalı, alıklığın, amatörcülüğün ve dar bakışçılığın üstesinden gelinmeli. Şu an Komünist-İşçi Partisi’nin omuzlarına önemli tarihsel bir görev binmiştir. Gereğini doğru biçimde yerine getirip kazanabilir, fırsatı görmeyip kaybedebilir de. Bu anlamda bildirge insanları usla, uzgörüyle, taahütle, yeterli enerjiyle meydana çıkmaya çağırıyordu.
Azer Macedi: Bir de bu koşulların komünizmi bir daha yalnızca İran’ın değil tüm dünyanın haritasına yeniden yerleştireceğinden söz ettiniz. Bunu açıklar mısınız lütfen?
Mansur Hikmet: Komünist-işçi radikal bir partinin, Bolşevikler cinsinden bir işçi komünizminin, Marksçı bir komünizmin erke yaklaşmsı, bugünkü dünyada altmış milyonluk bir ülkede ilerlemesi oldukça önemlidir. Bu dünyayı etkilemeden bırakacak bir olay değildir. O günkü Rusya’da Lenin ile Bolşeviklerin zaferi gibi işçi komünizminin günümüz İran’ında zaferi dünyayı güçlü biçimde etkileyecek denklemlerini değiştirecektir. Toplumsal adlet istemini birçok toplumun bir daha gündemine sokar, solculuğu birçok toplumun gündemine getirir, dünyadaki düşünsel mücadelede veya felsefi, siyasal ve ekonomik düşüncenin evrim sürecine komünizmi yeniden gündeme getirir. Marks’ı bir daha ortaya çıkarıp toplumsal tartışmalar ve mücadelelerin araştırma alanının ortasına yerleştirir. İran’da komünizmin zaferinin, hatta zafere yaklaşmasının Bolşevik devrimin önceki yüzyılın başında önemli olduğu kadar önemli olacağını düşünüyorum. Bunun nedeni İran’ın oldukça önemli bir ülke oluşudur. Ekonomik, toplumsal, demografik ölçüleri, jeopolitik konumu, bölgedeki etkisi, benzer hatta gelişmiş ülkelere etkisi itibariyle oldukça önemli bir ülkedir, küçük, marjinal bir ülke değildir. Jeopolitik konumu açısından dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Bu ülkede güçlü komünist bir hareket dünyanın ilgisini komünizme yöneltir, komünizmi insanların evlerine, okullarına, fabrikalarına taşır. Bundan bir kuşkum yok benim. Bu zaferin kendisi zordur, ama gerçekten İran’da böyle bir zafer elde edilirse bunun sarsıcı tarihsel ve uluslararası etkileri olacağı kuşkusuzdur.Bunu Amerikalılara sorarsanız bile öyle olduğunu söyleyecekler.
Azer Macedi: Siz kongrede bulunanlara ve işçi komünizmi militanlarına durumun önemini kavramaları için çağrıda bulundunuz. Kongrede bulunmayan, kendilerini işçi komünizmi hareketine ait olarak gören Radyo dinleyicilerine ne diyeceksiniz?
Mansur Hikmet: Biz İran’da siyasal erk sorununun yazgısı belirlenmelidir dedik, Parti bu çatışmanın merkezi olmalı ve kendi görevini yerine getirmelidir. Parti üyeleri ve kadrolarının temsilcileri bu tartışmaları dinlediler. Tartışma kayıtları dağıtılacak, birçok kişi konuyu anlayacaktır. Bakınız, Komünist-İşçi Partisi bir örgüt değildir, toplumsal bir hareketin keskin ucudur, İran’da birçok kişi bilinçli olarak kendisini bu hareketin bir parçası olarak görmekte, bu hareketi izlemektedir. Bu hareketin bir adım uzağında duran birçok kişi de bulunuyor. Biz İran’da, en kötü olasılıkta bir kaç yüz binlik, gerçekte ise kaç milyonluk bir gücü temsil etmekteyiz. Bayrağımızı yükselttiğimizde İslam Cumhuriyeti’ne karşı halkın çoğunluğunu temsil ediyor olacağız. Biz İslam Cumhuriyeti’ne, halkın başına musallat ettiği bütün ayrımcılıklarına, bütün geri kalmışlıklarına, bütün baskısına, gericiliğine karşı büyük bir “hayır”ı temsil ediyoruz, bu büyük “hayır” insanların “hayır”ıdır. Dolayısıyla bu partiye sempatisi olanlara çağrım örgütlenmeleri, Parti’nin yönergelerine, tasarılarına daha çok dikkat etmeleridir. Parti’yle yeni tanışanlara ise çağrım acele etmeleridir, fırsat oldukça dar, büyük toplumsal bir hareket yaratmalı. Bir çeşit sağ gidip yerine başka bir sağın gelmesine izin vermemek gerek. Bu ülkenin geleceği sol bir gelecek olmalıdır. Komünist-İşçi Partisi kendisi bu görev için hazırlamaktadır.
Azer Macedi: İşçi sınıfı ve durumu üzerine de konuşuldu. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Mansur Hikmet: İşin doğrusu şu: İşçi sınıfı harekete geçtiği zaman İslam Cumhuriyeti gidecektir. Soru işçi sınıfının ne zaman harekete geçeceğidir, ne zaman beklenen ölçüde kıpırdanacaktır? Kongre bu konu üzerine bir ölçüde tartıştı. Tartışmalar da oldukça ilginçti bana göre. Çünkü orada ortaya atılan savların çeşitli yönlerinin çokça karşıtı ve yandaşı bulunuyordu. İranlı işçi, sözcüğün özel anlımında ne zaman siyaset sahnesine çıkacaktır? İşçinin bunu yapabilmesi için, bir sınıf olarak görevini yerine getirebilmesi için hangi koşulların sağlanması gerek? Şu an sokak hareketleri dönemindeyiz, bunda da başı öğrenci ve gençlik hareketleri çekmektedir, mücadele düzeyi işçi sınıfının siyasal önderliği ele almak istediğni ve bunu yapabileceğini hissettiği seviyeye ulaşmış değildir. Komünist bir parti olarak biz bu gerekenleri sağlamakla yükümlüyüzdür, sınıfta bu görevi yerine getirmek üzere siyasal rolüne ilişkin gereken birliği, bilinci ve kendine güveni yaratmamız gerek. İran’ın petrol işçisi, endüstri işçisi örgütlü hareket ettiğinde, bu hareket doğrudan devlete karşı olsun veya olmasın, işçiler kendi hareketlerine çeki düzen verdikleri, muhalif bir hareket olarak meydana indikleri ortaya çıktığında İslam Cumhuriyeti’nin devrilmesi için geri sayım başlayacaktır. Biz bu koşulları yaratmak için çabalıyoruz ve kongre bu konunun çeşitli yönleri üzerine eğildi.
Leave a reply