İran’daki Seçim Kukla Şovunun İkinci Turu

 

Hamid Taghvai*

 

İran İslam Cumhuriyeti nihayetinde kendisini kukla seçim şovunda ikinci tura sürükledi. Şov sona ermemiş olsa da, sonucunda bağımsız olarak tek bir şey kesindir: Rejim, bu maskaralıktan eskisinden daha kriz içinde ve çaresiz olarak çıkacaktır. Seçim, halk ve İran İslam Cumhuriyeti arasındaki muharabe meydanlarının birinden başka bir şey değildir. Halk, buraya kadar üstünlüğü ele geçirmiştir. Cuma günü, ikinci tur sona erecek fakat rejimin krizi ve ona karşı halkın devrimci hareketi değil. Dolayısıyla, bu sözde seçimin siyasal amaçlarını ve içeriğini, bu ikinci turda rejimin ve onun farklı kanatlarının, rejim yanlısı opozisyonun ve de halkın opozisyon hareketinin konumlarını değerlendirmek gereklidir.

 

İlk soru, seçimin siyasal içeriğidir. Gerçekten bir cumhurbaşkanının seçimiyle mi ilgilidir? Bir yanda rejimin saflarındaki bu çatışma ve kafa karışıklığı, öte yanda halkın opozisyonu İran’ın gelecek cumhurbaşkanının kim olacağı üzerine midir? Gerçekte, sorun rejimin kendisinin tam da yaşamını sürdürebilmesi üzerinedir. Bu seçim, seçimle başlamamış ve onun bitimiyle sona ermeyecek olan arkaplandaki derin bir krizin çerçevesinde gerçekleşmektedir. Uzun süreden beridir İslami rejime karşı dikkate değer bir devrimci hareket gelişmektedir ve günden güne hız kazanmaktadır. Bu bağlamda, cumhurbaşkanlığı “seçimi” bu temel karşılaşmada yalnızca başka bir muharebe meydanıdır. Rejim, güveninirlik ve meşruiyet kazanmayı hedeflerken, halk tam karşıtını amaçlıyor. Rejimin amacı, yaşamını sürdürmek olduğundan seçimlere katılım rejim için hayatidir. Hameney, özellikle bu oyunu biraz fazla ciddiye alan adayları toplayarak bunu defalarca belirtti. Rejimin yaşamını sürdürmesi, bütün görevlilerinin ve yandaşlarının görevidir- en aşırı “reformcu”sundan yüce liderin kendisine kadar.

 

Halkın perspektifinden ise bu seçim kendi muhalefetlerini göstermenin bir fırsatıdır. Bu seçimin bir masakaralık olduğunu söylediğimizde ve onu protesto etmeye çağırdığımızda, yalnızca nüfusun geniş çoğunluğunun gerçek arzularını ifade ettik. Neden bu seçim herhangi bir inanırlıktan yoksun? En sonuncusu ilk turdaki inanılmaz seçim hilekarlığı olmak üzere 1001 nedenden dolayı. Eğer bunun yüzde biri bir batı ülkesinde olsaydı, sonuçlar iptal edilir ve seçimden sorumlu olanlar kovuşturulurdu. Ancak, İran İslam Cumhuriyeti’nin Orta Çağ’dan kalma kendi İslami standardları ve yasaları vardır. Sayılan oyları birkaç misli artırıyor ve bir kanadın aday tercihine yalnızca bir saat içinde bir milyon oy ekliyor. Bu o kadar aşikar ki, sürecin farkında olanlar ve hatta geçmişte bu tip sahtekarlıktan faydalananlar sessiz kalamıyorlar. Ancak, her şeye karşın oyun devam ediyor, yani seçim düzenbazlığının başka bir turuna.

 

Bu seçim büyük bir yalandır ve İran halkının zekasına bir hakarettir. Ona karşı ayağa kalkma hakları vardır. Ancak, seçim düzenbazlığı halkın itirazının ve opozisyonun tek veya en önemli nedeni değildir. Eğer bir düzenbazlık olmasaydı bile, bu seçim hala bir yalan olurdu. İran İslam Cumhuriyeti bir teokrasidir. Tam da bu nedenden dolayı, karakteristiklerinden dolayı, kelimenin en sınırlı anlamında bile demokrasinin herhangi bir biçimine karşıttır.

 

Konuşma, basın, örgütlenme ve toplanma özgürlüğünün ayrı bir varlığının olmadığı ve opozisyon güçlerinin ya tutsak evlerinde işkence edildiği, idam edildiği ya da sürgünde olduğu bir sistemde seçimin herhangi bir anlamı olamaz. Anayasasının resmen kadınların ve Şii olmayanların dışlandığını söylediği ve hatta seçilebilir olmak için yönetici Şii erkeklerin bile yüce ruhani lidere bağlılıklarını göstermek ve Muhafızlar Konseyi’nin süzgecinden geçmek zorunda oldukları bir sistemde hiçbir biçimde seçimden bahsedilemez. Bu, seçme bile değildir. Cumhurbaşkanlığı koltuğunu dolduracak hükümet görevlileri ve yandaşları arasında bile ayrımcılık ve eşitsizlik vardır. Temelde, birkaç yılda bir görevliler toplanır ve sahne arkasındaki anlaşmalara, kanatlar arasındaki güç dengelerine ve onların komplo kurma ve seçim düzenbazlığı yeteneklerine dayanarak şapkadan birini çıkartırlar. Ve bunu bir seçim olarak adlandırırlar! Bunu bir seçim olarak adlandıranlar ya siyasi zekadan yoksundurlar ya da insanların aptal olduklarını düşünüyordur.

 

Öyle ya da böyle, bu oyun ikinci bir tura uzadı. Şapkadan kimi çıkaracakların konusunda kendi aralarında bir anlaşmaya varamadılar. Hatta, her kanadın kendi aday tercihleri konusunda çatışmalar vardı. Bu, rejim karşıtı, özelde kukla şov karşıtı devrimci hareketin doğrudan sonucudur. Bu muhalefet Özgürlük Stadyumu’nda 1 Mayıs’ta işçilerin Rafsancani’yi** protestosuyla başladı ve seçim posterlerinin yırtılması, çeşitli şehirlerde adaylara karşı protesto konuşmaları ve mitingleri, kadınların protestoları ve mitingi, seçimden bir gün önceki protestolar ve oy kullanma merkezlerindeki seyrek katılımla devam etti. Buna yanıt olarak, özellikle rejimin tezgahladığı çeşitli kentlerdeki bomba patlamaları halka gözdağı vermekte başarılı olamayınca, oy sahtekarlığıyla rejim ikinci bir turu gerçekleştirmeye zorlandı. Bu aşamada Rafsancani’nin ortaya çıkışı kanatların çıkmaza girdiklerinin kanıtıdır. Rafsancani, hem bir muhafazakar hem de reformcudur! Uzlaşma aracısı ve İran’daki suikastların ve cinayetlerin mimarıdır. Muhalefetin katlinde birden fazla eli vardır. Berlin mahkemesince Mikeonos davasında muhalefete suikastten suçlu bulunmuştur ve “reform” sicili geçmişe uzanmaktadır! Tümden baskı ve suikastlerden ve de “reformcu” aldatmacalarla rejime zaman kazanmaktan yanadır. Tam da bu nedenden dolayı rejimin saflarındaki kaosu temsil etmektedir. Hiçbirinin adayı olmadığı halde, bütün kanatların cumhurbaşkanıdır. Rafsancani onu destekleyen her iki kanatça öne sürüldü, diğer bir deyişle gerçeklikte onu desteklemeye lütfettiler çünkü krize kanatsal çözümleri yoktu. Hiçbir kanat diğer taraftan birini cumhurbaşkanı kabul etmeyeceğinden Rafsancani’yi tercih etmekten başka çareleri yoktu. Rafsancani rejimin çaresizliğini ve saflarındaki kaosu temsil ediyor. En temelde bu, sağ kanadın bastırmadaki ve var kalmadaki yetersizliğidir. Darbe ya da başka çaresiz eylemleri gerçekleştirebilirse de, böyle eylemlerin ve askeri yönetimin toplumda yaratacağı geri tepkime karşısında varlığını sürdüremez. Bu gerçeklik, Aşure döneminde, Şii yas tutma ayı süresince rock müzik çalan ve sokaklarda dans eden gençlerce yuhalandığında hiçbir şey yapamayan Tahran güvenlik güçlerinin komutanınca dile getirilmiştir. Komutan, Hameney’e yazdığı mektupta, eğer Tahran’daki gösteri ve protesto 6 saatten fazla devam edecek olsaydı, başkent havaya uçardı diye uyarıda bulunmuştur. Bu, onun kendi uyarı ve sorumluluğu kendisinden uzaklaştırma yoluydu.

 

  1. Hordad’ın biçimlenmesi, diğer bir deyişle sözde “reformcu” kanadın kendisi sindirmedeki ve durumu yönetmedeki yetersizliğin sonucudur. Bugün, durumu kontrol etmedeki bu yetersizlik sorunu “reformcular”ın pazar değerlerini bütünüyle kaybettikleri bir dönemde daha bir yoğunlukta yeniden yüzeye çıkmıştır. İşte bu koşullar altında her iki kanat Rafsancani’ye teslim olmuştur. Sağın bir kesimi hala Ahmadinecad’ı destekliyor. Ancak, bunlar hala rejimin devrimci hareketle karşılaşmadaki ve onu bastırmadaki gücü konusunda ilüzyonları olan gerçekçi olmayan kesimidir. Daha gerçekçi ayetullahlar Pasdaran Besiçleri ve Hizbullah sürülerinin bu duruma yanıt olmadığını biliyorlar. Ve adaylarının ikinci tura katılmasına dahi izin verilmediği sözde reformcular Ahmadinecad’a karşı Rafsancani’nin cübbesinin arkasına saklanıyorlar. Bu yolla, yolun sonuna varmış olan iki kanat rejimin korunması görevini kanatlar-ötesi bir kişiliğe, düzenbazlığın ve bastırmanın bir alaşımı olan bir kişiye vermeye çalışıyorlar.

 

Rafsancani’yi desteklemeyi gerekçelendirmeleri çok anlamlıdır. Daha kötüye karşı kötünün seçilmesinin gerektiğini söylüyorlar. Faşizmi önlemek için Fransa’da insanlar nasıl Le Pen’e karşı Chirac’a oy verdiyse Rafsancani’ye oy verilmelidir diyorlar. İlginç bir karşılaştırma. Bir anlığına bu senaryoyla sonuna kadar oynayalım. Eğer Chirac ile Le Pen Muhafızlar Konseyi’nin süzgecinden ve seçim hilekarlığından sonra seçimin ikinci turuna gelmiş olsalardı ve daha önemlisi eğer lider, İslami meclis, yargı ve baskı kuvvetleri Chirac’la ya da Chirac’sız Le Pen’ in destekçilerinin ellerinde olmuş olsaydı, o zaman bu karşılaştırmanın biraz anlamı olabilirdi. Ancak, eğer Fransa’da durum böyle olsaydı, daha kötü Le Pen’e karşı kötü Chirac’a oy vermekle değil ikinci bir Fransız devrimiyle karşıya olurduk.

 

İran’da reformcuların Rafsancani’ye destek çağrısı faşizmi önlemek için değil fakat devrimin bir gerçeklik olmasını önlemek içindir. Önceden bahsettiğim gibi, bu seçimin gerçek sebebi rejimin var kalmasına yardımcı olmaktır. Bizim reformcularımız tam da bunu yapmak için Rafsancani’nin arakasında hizaya girmişlerdir- sisteme güvenirlik kazandırmak ve insanları seçim sandıklarına sürmek için. Gerçeklik, bütün hükümetin faşist olduğudur-lider, İslami meclis, yargı ve Ahmadinecad’ın doğrudan destekçileri faşisttirler, tıpkı bizi faşizmden kurtaracağı varsayılan Rafsancani’nin olduğu gibi. Herhangi bir gerekçe ya da mazeretle insanları oy vermeye çağıran herhangi bir kimse aslında bu sisteme meşruiyet ve güvenirlik sağlamaktadır. Her birinin katilden başka bir şey olmadığı İran’ın gelecek cumhurbaşkanına, sindirme ve ezme fırsatı vermekteler ve insanların oylarını böyle hareket etmeye yetki vermesi olarak sunmaktalar. Eğer birisi gerçekten faşizmden endişe duyuyorsa, bu rejime ve onun seçim maskaralığına karşı ayağa kalkmalı ve direnmelidir. İran’da faşizme karşı mücadele, insanlara ve bu seçim masakaralığını gözden düşürme ve rejimi rezil etmeye bağlıdır. Kesinlikle, bir faşisti diğer faşiste karşı desteklemeye bağlı değildir. Gerçekten “reformcu”ların küstahlığında sınır yoktur. Adayları, düzenbazlıkla elendi ve sözde yerli Volter’in muhafızları seçimleri geçersiz ilan etmek yerine, yalnızca kötü bir faşistin daha kötüsünün yerine cumhurbaşkanı olması sonucuna ulaşıyorlar.

 

Biliyorum, bu maskaralıktır. Ancak politik ahmaklıklarından ve akıl yoksunluklarından dolayı değil. Tersine, bu siyasal soytarılar ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Görevleri bütün sistemi korumaktır ve Rafsancani’ye destekleri bu amaca hizmet etmektedir. Desteğin Moin’den Rafsancani’ye kayması sorunun belli bir kişinin başkanlığa seçimi üzerine değil fakat halka karşı rejimin yaşamını sürdürmesi gerçeği olduğunun açık ve net bir örneğidir.

 

Onların bu çabalarını daha da tarafsızlaştıracak olan ise halkın seçime ve seçimi izleyen dönemde İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı muhalefetinin daha da büyük boyutlarda ilerlemesidir. Şimdiye kadar, insanlar açık protestolarıyla bu seçime damgalarını vurdular. Hükümetin ve kanatlarının saflarındaki bütün bu kaos halkın rejime ve özelde de bu seçim maskaralığına karşı devrimci hareketinin doğrudan sonucudur. Şimdi rejimin kahraman adayı olan Rafsancani 1 Mayıs’ta işçilerden hakkettiği aldı ve bu, seçime karşı halkın çeşitli kesimlerinin daha geniş çaplı protestolarının bir prelüdüydü. 1 Mayıs’taki protesto aynı zamanda halk ve rejim arasındaki karşılaşmanın karakteristiğinin ve özünün temsilcisiydi. Bu protesto devam etmeli, daha da geniş çaplı olmalı ve halkın kazanımlarını bu dönemde başarılı bir sonuca ulaştırmalıdır.

 

Rejimin görünüşte bile insanların oylarının desteğine sahip olduğunu iddia etmesine izin vermemeliyiz. Biz, elimizden gelen en büyük çabayı göstereceğiz. Ancak, şimdi bile bir şey kesindir. Ne olursa olsun ve seçimin sonucu ne olursa olsun bu rejimin ve cumhurbaşkanının İran halkında hiçbir güvenirliği yoktur. 1 Mayıs’ta, halkın geniş çoğunluğunu temsil eden işçi sınıfı bunu böyle ilan etti.

 

 

* Hamid Taghvai, İran Komünist-İşçi Partisi lideridir. Bu makale, ilk olarak 22 Haziran’da Farsça olarak yayınlanmıştır.

 

** Bir sürü fanfar ile birlikte bütün stadyum, 1 Mayıs’ta Rafsancani’nin işçilere konuşması için kiralanmıştı. Toplantı herkesçe boykot edildi ve yalnızca bir avuç rejim yandaşı kaldı. Rafsancani’nin yüzünü göstermeye cesaret edememesine yol açan böyle bir başarısızlıktı.

 

İngilizce’den çeviren: Metin Sarp

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *