İran İslam Cumhuriyeti, Bir Suç ve Cinayet Makinası*
Hamid Taqvai**
İran İslam Cumhuriyeti yeni bir idam furyasına başladı. Bu idamlar, İslam rejiminin kalın vahşet dosyasındaki en son bölümü oluşturuyor. Hangi sistemde olursa olsun, idam cezası bir suçtur. Bu, insanları, yasalara ve yargılamaya dayanarak idam cezasına çarptıran sistemlerde bile suçtur. Ama, İran İslam Cumhuriyeti’nde idam cezası iki katı büyük bir suçtur. Bu apaçık ve çıplak biçimde bir suçtur. Bugüne kadar, İslam Cumhuriyeti onbinlerce kişiyi bir yargılama veya mahkeme olmadan idam etmiştir; yalnızca yasallık maskesinin korunabilmesi hatırına suçun, yasaların, hakimin, savunma avukatının ve kararın tümünün İslam’a göre tanımlandığı insani standartların ve hakların tamanından yoksun bir çeşit ‘mahkeme’ kurmuştur. Suçlu bulunanlar bu suçların mağdurları ve cezayı uygulayanlarsa gerçek suçlulardır.
İktidara geldiğinden beri, İslam Cumhuriyeti’ndeki tüm idamlar, dava ve ‘suç’ siyasi olmasa bile, her zaman için politiktir. Bu rejim varlığını,utanç verici tarihinin tüm aşamalarında, idamların yardımıyla sürdürebilmektedir. İslam Cumhuriyeti, insanları, 1979 Devrimi’ni bastırabilmek, işçi hareketini durdurabilmek, konseyleri yoketmek ve komünistleri ezmek için idam etmiştir; insanları, Irak’la savaşı esnasında ve sonrasında korku salabilmek için, idam etmiştir. İnsanları, onların nefretleri ve isyankarlıkları karşısında kendisini koruyabilmek için idam ediyordur. İslam rejimi, hangi toplumda olursa olsun, idamın, onu yasal ve adli bir mesele olarak göstermeye çalışanların iddalarının aksine, sınıfsal ve politik bir mesele olduğunun açık bir göstergesidir. İslam Cumhuriyeti, bu konuda, dine ve Ortaçağ ideolojisine dayanarak, en ufak bir açıklamayı bile gereksiz kılmaktadır.
Son günlerdeki idamlar da insanları terörize etmek ve onları geri çekilmeye zorlamak için bir araç ve özel bir politik taktiktir. Ancak daha önceki durumların aksine, bu sefer, idamlar rejimin güçsüzlüğünden ve çaresizliğinden kaynaklanmaktadır. Gerçekte, şu anki idam dalgası, rejimi ortadan kaldırmaya ve onun kökünü kazımaya kararlı insanlardan dolayı kendileri aslında dehşete kapılmış olan yönetici suçlular çetesinin bir reaksiyonudur. Onlar, protesto eden insanları korkutmak için idam ediyorlar. Bunlar, ölmekte olan İslam Cumhuriyeti’nin son çırpınışlarıdır. İnsanların bu canileri alaşağı etmeleri ve bu gerici rejimden kurtulmaları uzun sürmeyecektir.
Ancak, insanların yapması gereken İslam rejiminin devrilmesiyle bitmeyecek. İslam Cumhuriyeti günümüzün en cani ve vahşi diktatörlüklerinden biridir, suçları afişe edilmeli ve bu suçlardan dolayı İran’daki ve tüm dünya’daki insanlara karşı hesap vermelidir. Bu rejim, Sanandaj ve Paveh’te iki-dakikalık idamlar yapmış, öğrencileri öldürmüş, işçi gösterilerine ateş açmıştır. Bu rejim kadınların yüzüne asit fırlatan rejimdir; bu, onbinlerce politik tutukluyu öldüren ve onların cesetlerini gizli toplu mezarlara gömen rejimdir. Bu, muhaliflerinin onlarcasını Avrupa’da ve İran’da öldüren rejimdir. Yani, İslam Cumhuriyeti, Almanya’daki Hitler faşizmi, İspanya’daki Franko diktası ya da Şili’deki Pinochet cuntası gibi rejimlerle aynı klasmandadır. İslam Cumhuriyeti’nin liderleri, Hess ve diğer Nazi önderleri ya da Pinochet gibi yargılanmalıdır. İslam Cumhuriyeti Hitler ve Pinochet rejimlerinin dini versiyonudur.
Humeyni, Hamaneyi, Rafsancani ve Hatemi’den Halhali, Lacevardi ve benzer canavarlara kadar bu rejimin liderlerine karşı suç dosyaları hepimizinin gözü önündedir. Bu büyük dava açılmıştır; ancak rejimin yıkılmasıyla birlikte bu dava yalnızca açık olmakla kalmayacak, aynı zamanda halkın mahkemeleri tarafından araştırılmaya da başlanacaktır. İran’daki insanlar bu suçları unutmayacaktır. Sevdiklerinin mezarlarının yerini dahi bilmeyen aileler; kırbaçlanan, işkence gören ve İslami yasaların diğer insanlık dışı muamelelerine maruz kalan yüzbinler ve genel olarak İran’daki tüm insanlar, İslam Cumhuriyeti’nin gaddarlığının esiri olan milyonlarca kadın ve erkek, genç ve yaşlı, birçok saldırıya, haksızlığa, hakarete ve aşağılamaya tanıklık etmişlerdir. Tüm bu mağdurlar, İran’daki rejimin devrilmesinden sonra kurulacak mahkemelerde davacı, hakim, yargıç ve jüriyi oluşturacaklardır. İran’daki insanlar, yönetici suçlu çetesine karşı davalarını protestolarıyla, mücadeleleriyle ve rejime yönelik nefretleriyle çoktan ilan etmiş bulunuyorlar. Suçlar, saldırılar ve kanıtlar herkes için açıktır. Rejimin başındaki suçlular alaşağı edilmeli ve halk mahkemelerine teslim edilmelidir.
* WPI Briefing’in 18 Kasım 2002 tarihli 83. sayısında İngilizce olarak yayınlanmıştır.
** Hamid Taqvai, İran-Komünist İşçi Partisi Merkez Komitesi üyesidir.
Leave a reply