İran’da Siyasal Durumla İlgili Bildirge
(Üçüncü Kongre’de Oy birliğiyle Onaylandı)
1) İslami rejimin şu andaki bunalımı toplumun en temel özelliklerinden ve İran’ın siyasal durumundan kaynaklanmaktadır, İslam Cumhuriyeti çerçevesinde çözülemeyeceği gibi sürekli olarak derinleşmekte, İslami rejimin devrilmesinin nesnel koşullarını yaratmaktadır.
Birincisi, İslami rejim dahil her hangi bir burjuva devletinin yaşaması her şeyden önce İran’da kapitalist ekonominin bir dönem büyümesi ve gelişmesine bağlıdır, İran burjuvazisinin her hangi bir kesiminin böyle bir ekonomik ufku örgütlemesi ve güvence altına almasında büyük güçlüklerle karşılaşacağı bir yana İslami rejim özsel özelliklerinden dolayı bunu gerçekleştirmekten özellikle acizdir. İslami rejim siyasal özelliği, İslami kimliğinden dolayı İran kapitalizminin olağan yönetimine dönüşememiştir ve dönüşemeyecektir, sermayenin hareketi, piyasa mekanizmalarının işlemesi ve genişlemesine uygun hukuksal ilişkiler, ekonomik ve siyasal yapılar oluşturup güvence altına alamaz, İran’ın iç piyasasının kapitalist dünya piyasasına etkin entegrasyonunun koşullarını oluşturamaz. İslam Cumhuriyeti İran kapitalist ekonomisinin bunalımını çözemeyeceği gibi kendisi bu bunalımın şiddetlenmesine neden olmaktadır. İran kapitalizminin çıkmazı İslam yönetiminin çözümlenemez bunalımının temel nedenidir.
İkincisi, despotik, gerici, insan karşıtı siyasal bir rejim olarak İran’ın İslami yönetimi ve siyasal rejimi geniş halk kitlelerinin saldırılarına maruzdur. Buraya kadar süngü gücü ve cinayetlerle ayakta kalan bu rejim günümüzde özgürlüklerini ve sivil haklarını talep eden on milyonlardan oluşan yeni bir kuşakla karşı karşıyadır. Süngü yönetimi, baskı ve korkutma siyaseti bu yeni muhalefet dalgasını karşılayacak durumda değil, İslami yönetimin devrilmesi toplumun gündeminde yerini almıştır.
Üçüncüsü, dini yönetimin, İslam’ın gerici ilkeleri ve kurallarının İran’daki sultası artık süremez. Yönetimin İslamiyeti halkın, toplumun ve genel kültürün derin sekülarizmiyle doğrudan karşı karşıya gelmiştir. İran toplumu dini, İslami bir yönetime bundan daha fazla dayanamaz ve ona karşı ayaklanmıştır.
2) İslami yönetimin içine girdiği çıkmaz, devrilme ve devrim gerçek tehlikesi yönetici kesim içinde derin ayrılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yönetimin sağ kanadı halkın itirazı karşısında her türden geri adım atmayı rejimin çözülmesinin başlangıcı olarak görmekte, toplumda baskı ve terör siyasetinin sürdürülmesinden yanadır. Reformcu kanat, rejimi kurtarmak üzere, ılımlılaştırılmış, ulusal, İslamcı kesimin daha geniş topluluklarına ve kesimlerine dayalı bir İslami yönetim istemektedir. Ancak ne baskıyı şiddetlendirme ne de yönetimi ılımlılaştırma siyaseti rejimin bunalımının yanıtı değildir. Her iki kanadın stratejisi günümüz İran’ın siyasal ekonomisinin gerçeklerinin dokusunda, İslami yönetime karşı biçimlenmiş büyük siyasal hareket karşısında yenilmeye mahkumdur.
3) Bugün İran’da sürmekte olan gelişmeler ve çekişmeler İslami rejimin yıkılması ve yerine başka bir yönetimin gelmesi sürecidir. Bu süreç çeşitli dönemlerden geçebilir, çeşitli biçimler alabilir. Kesin olan İran toplumunun İslam Cumhuriyeti çerçevesinde bunalımsız olağan bir duruma dönemeyeceğidir. İslam Cumhuriyeti gidicidir.
4) İslam rejiminin devrilmesi İran’da siyasal dönüşüm sürecinin sonu değildir. İslami yönetimin yerine neyin gelmesi gerektiği üzerine toplumsal sınıflar ve hareketlerin çekişmesi şimdiden, bu yönetime karşı mücadelenin yatağında başlamıştır, rejimin devrilmesinden sonra, sonraki yönetimin istikrarına değin sürecektir. Bu savaşımda gerek burjuva opozisyonun gerek komünist hareketinin nesnel olarak kazanma olanakları bulunmaktadır. Komünist-İşçi Partisi açısından İslami rejime karşı ve mevcut hükümeti devirecek hareket İran’da sosyalist düzeni kurmak için büyük toplumsal devrimin bir halkası olabilir.
5) Üç ana siyasal hareket İran toplumunun geleceğini belirleyecektir.
Birincisi geleneksel ulusal-İslamcı opozisyondur. Son yıllarda pro-Hatemi akım bu hareketin birliğinin bayrağı, İran’ın gerici yönetimiyle doğrudan işbirliğinin yatağı olmuştur. İslami yönetimin işbirlikçi opozisyon kesiminin tümü bu harekete aittir. Hameneyi ve sağ kanadın altınci meclisin pro-Hatemi çoğunluğuna indirdiği darbeye kadar İran’ın siyasal sahnesini etkisi altına almış olan bu hareket şimdilerde çözülmeye yüz tutmuştur, şimdiye kadarki önemini ve konumunu yitirmektedir. Bu, insanların özgürlüğü ve sivil haklarına yabancı geri kalmış, gerici siyasal bir kutuptur, İslami yönetimin iş başında kalmasını yönetimde söz sahibi olmasının ve İslami yönetimin dışında kalan siyasal hareketlerle mücadele edebilmesinin biricik yolu olarak görmektedir. Bu hareketin verimli siyasal ömrü en fazla İslami yönetimin ömrü kadardır. İslami rejimin yıkılmasıyla birlikte ulusal-İslamcı opopzisyonun İran siyaset sahnesindeki dosyası kapanır, bu hareketin çeşitli güçleri toplumun asal sağ ve sol güçlerinin mücadelesinin çevresinde etkisiz topluluklara ve gruplaşmalara dönüşür.
İkincisi Batı yandaşı milliyetçiliktir. Monarşistler ve eski rejim yandaşları bu hareketin omurgasını oluşturuyorlar. Ancak bu hareketin gerçek boyutları çok ötededir, İran burjuvazisinin, ulusçu, cumhuriyetçi topluluklar ve odakların geniş bölümünü kapsamaktadır. Üstelik bu hareket İslam Cumhuriyeti’nin çökmesiyle sol ile karşı karşıya gelişlerinde ulusal-İslamcı geleneksel opozisyonunun ve şimdiki rejimin yandaşlarının önemli bir bölümünü kendi saflarına çekecektir. Bu, temelde İslami gericiliğin yirmi yıllık yönetimi, ekonomik yoksulluk, İran toplumunun ekonomik, siyasal, kültürel soyutlanmışlığı sayesinde yeniden kendini gündeme sokma olanağı bulmuş gerici bir harekettir. Stratejik olarak bu hareket ABD ve Batı’nın üsü ve müttefiği sayılır, önümüzdeki önemli siyasal karşılaşmalarda Batı’nın maddi ve propaganda desteğinden yararlanacaktır. Toplumsal açıdan bu hareketin ufku ucuz emek, suskun işçi, polis-asker baskısına dayalı bir kapitalizmin yeniden örgütlenmesidir. En iyimser durumda bu hareketin İran halkı için tasarladığı uzak plan Mısır ve Türkiye gibi toplumlardır.
Üçüncüsü işçi komünizmidir. Son yirmi yılda düşünsel, siyasal ve örgütsel bir hareket olarak işçi komünizminin biçimlenişi ilk kez bütün burjuva hareketler ve partiler karşısında sosyalist bir güç olarak işçi sınıfının bağımsız varlığının olanağını oluşturmuş sosyalizmi gerçek bir alternatif olarak toplumun önüne koymuştur. Komünist-İşçi Partisi bu hareketin öncü gücüdür, ancak bu hareketin kapsamı ve toplumsal etkinliğinin potansiyeli çok daha geniştir. İşçi komünizmi İran’da özgür, eşit, gönençli bir toplumun sözcülüğünü yapan biricik kutuptur. İşçi komünizmi İran’ın sürmekte olan ve gelecekteki gelişmelerinde işçi sınıfının önderi ve örgütleyicisi olmakla kalmayıp halkın çoğunluğuna İran’da özgürlük, eşitlik, gönenç için toplumsal bir devrimde önderlik edebilecek konumdadır.
6) İran’daki günümüzdeki tarihsel savaşımda işçi komünizminin zaferi ve insanların kurtuluşu her şeyden önce işçi sınıfının bağımsız bir güç ve kendi sosyalist bayrağının altında siyasal erk mücadelesine girmesi, İslami rejime karşı ayağa kalkmış insanların sosyalizme ve sosyalist cumhuriyete gerçekçi ve gerçekleşebilir siyasal, toplumsal bir alternatif olarak bakabilmelerine bağlıdır. Bu gerekliklerin gerçekleştirilmesi İran Komünist-İşçi Partisi’nin yaşamsal görevidir. İran Komünist-İşçi Partisi işçilerin siyasal partisi ve halk devriminin önderine dönüşmelidir.
7) Komünist-İşçi Partisi İran’ın sürmekte olan gelişmlerinde bütünüyle sosyalist bir zafer, eşitlik, özgürlük, işçi yönetiminin gerçekleşmesi, sosyalist bir cumhuriyetin derhal kurulması için mücadele etmektedir. Parti İslami rejimin ivedilikle devrilmesini istemekte, yönetimin içinde ve dışındaki güçlerin İslami yönetimi yeni, dönüşmüş, yeniden düzenlenmiş biçimlerde koruma çabalarıyla kesin biçimde savaşır. Komünist-İşçi Partisi bunun yanında insanların baskısıyla İslami yönetime dayatılan her türlü siyasal, kültürel açılmayı etkin biçimde savunur, İslami devletin baskıyı artırmak, toplumda polisiye denetimi artırmak için her türden çabasının karşısında kesin biçimde durur.
Leave a reply